"ليبيع" - Translation from Arabic to Turkish

    • satmak
        
    • satar
        
    • satmaya
        
    • satıp
        
    • satamazdı
        
    Kardeşimin onca derse ekmek satmak için çalışmadığı belli. Open Subtitles صحيح أن أخي لم يدرس كل هذه الدراسة ليبيع الخبز
    Zırvalıklarını satmak için şirin saçma hikayelerini anlatır ama Yankee çocuklarına gerçeği söylemez. Open Subtitles هو يحكى هذه الأساطير المخيفة ليبيع أغراضه المستعملة لكنه لا يبيع شئ لأنه غير أمريكانى غير موثوق به
    Bu adamın, sadece araba satmak ve kasabadan ayrılmak için birçok saçmalık söylediğini gördüm. Open Subtitles لقد رأيت هذا الرجل يقول الهراء فقط ليبيع السيارات ويخرج من المدن
    Evet, haklı olabilirsin. Yani, hangi aklı başında adam maddi ve manevi değeri, öylesine yüksek bir şeyi satar. Open Subtitles ربما تكون محقاً، لكن مَن سيكون عقلاني ليبيع شيئاً عاطفياً بقيمة عالية
    Bu menajer, isimsiz oluşturup bir daha yapmamaya karar verdiğim Kara Liste'yi kullanarak bana müşterisini satmaya çalışıyordu. TED كان هناك عميل يستخدم القائمة السوداء هذا الشيء الذي صنعته بشكل مجهول وقررت أن لا تفعل مرة أخرى ليبيع عميله لي
    Santiago'ya gidip, şirket haklarını satıp... Open Subtitles أراه ذاهباً إلى سانتياغو ليبيع أسهمه من الشركة
    Tony suda boğulan adama tekne bile satamazdı. Open Subtitles توني لم يكن ليبيع .قارباً لرجل يغرق
    Bugün 200 sahte pasaport satmak için şehirde olacak. Open Subtitles انه في المدينة اليوم ليبيع 200 باسبور مزور
    Biraz garip bir tip olduğu açık Amerikan traktörlerini yerel halka satmak için orada. Open Subtitles غريب اطوار بعض الشيء كما يبدو كان هناك ليبيع جرارات أمريكية لوزارة الفلاحة الإيرانية
    Görünüşte garip gelebilir ama Amerikan traktörlerini, İran endüstrisine satmak için oradaydı. Open Subtitles غريب اطوار بعض الشيء كما يبدو كان هناك ليبيع جرارات أمريكية لوزارة الفلاحة الإيرانية
    Sonra, sırf daha çok silah satmak için, Kongo'da devrim başlattı. Open Subtitles و ثم صنع ثورة في الكونغو ليبيع المزيد من الأسلحة
    Ürünlerini satmak için birkaç günlüğüne geri dönmüş. Kız, Joey. Kız satıyor. Open Subtitles لقد عاد الآن لبضعة أيام ليبيع بضاعته، فتيات يا "جول"، يبيع فتيات.
    Aleti satmak icin ona ihtiyacimiz var. Open Subtitles نحتاجه على قيد الحياة ليبيع ذلك الشئ
    Yakaladıklarını satmak için her akşam buraya gelir. Open Subtitles هو يأتي إلى هنا كل مساء ليبيع صيده
    Belki de ışın kılıcını satmak için o bölgedeki bir silah pazarına. Open Subtitles ربما الى سوق السلاح ليبيع السيف الضوئي
    Eminim Görüntü bunların sadece kitap satmak için yapılan saçmalıklar olduğunu biliyordur. Open Subtitles حسناً، أنا واثقة من أن (الوهج) يدرك أنه ينتقد عشوائياً ليبيع كتابه
    - Büyük bir zevkle satar. Open Subtitles ـ جيبسون ـ سيكون مسروراً ليبيع.
    Belki oraya bir fotoğrafçı da gelir haberi 'Keys Gazette'ye satar. Open Subtitles من يدري؟ قد يكون هناك صحفي موجود ليبيع الخبر لصحيفة (كيز)
    Terence ona bunu satar. Open Subtitles (تيرانس) كان ليبيع له اللوحة؟
    Charles-Henri tablo satmaya mı boyamaya gitti? Open Subtitles معتمة كثيراً هل يذهب شارل إلى المدينة ليبيع لوحة لشخص ما أو يرسم واحدة؟
    Bize bu iyi ekipmanları satmaya geldi ki, onlara da çok fena ihtiyacımız var. Open Subtitles جاء ليبيع لنا معدات قيّمة والتي نحتاجها بشدّة
    Asla bu araziyi satıp, bizi sırtımızdan bıçaklamazdı. Open Subtitles . لم يكن ليبيع تلك الأرض من وراء ظهورنا أبداً
    Maurice Williams kabilenin bir üyesi olduğundan kabilenin iddiası şuydu 100 dolarlık izin ücretini ödemediğinden bir şey satamazdı bu yüzden ceza almalı ve fosilin sahibi kabile olmalıydı. Open Subtitles إدّعت القبيلة بأنّ ذلك ... (سببه (موريس ويليامز ... كونهُ عُضواً في القبيلة ولم يشتري تصريحاً بقيمة مئة دولار ... ليبيع شيئاً ما

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more