Zavallı aptal asla içtiğinin kanserojen talyum olduğunu anlayacak kadar uzun yaşamaz. | Open Subtitles | المسكين الغبي لا يعيش فترة ليدرك فيها ماذا شرب ثاليوم مركز بشكل كبير |
Zavallı aptal asla içtiğinin kanserojen talyum olduğunu anlayacak kadar uzun yaşamaz. | Open Subtitles | المسكين الغبي لا يعيش فترة ليدرك فيها ماذا شرب ثاليوم مركز بشكل كبير |
Ne kadar süredir kendinde olmadığını anlayacak kadar aklı başına gelmiş. | Open Subtitles | إنّه عاقل بما فيه الكفاية ليدرك مقدار ما فقده. |
Dinle oğlum, Benim sağlığımdan başka bir şeyin canını sıktığını anlamak için dahi olmaya gerek yok. | Open Subtitles | إسمع بني الأمر لا يحتاج عبقري ليدرك أن شيئا يضايقك ما عدا صحتي مؤخراً ما الأمر |
Hızla giderken 180 derece dönşyapacağını anlaması için zaman vereceğim. | Open Subtitles | سيستغرق دقيقة ليدرك أنه سينعطف بمعدل 180 درجة، مسرعاً |
Belki de herkesin gerçek bir kahramanın gölgede saklanmayacağını anlamasının zamanı geldi. | Open Subtitles | ربما حان الوقت ليدرك الجميع أن البطل الحقيقي لا يختفي في الظل |
- İki ölü ortağından dolayı cinayetle suçlanacağını anlayacak kadar hukuk biliyor olabilir anlamına geliyor. | Open Subtitles | قد يعرف ما يكفي من قوانين ليدرك الحد الإجرامي لشريكين قتلى |
Kellog işlerini tekrar yoluna koymak ile uğraşırken bizim gerçekte neyin peşinde olduğumuzu anlayacak zamanı bile olmayacak. | Open Subtitles | سيكون كيلوغ مشغولاً بأعماله حتّى أنّهُ لن يكون لديه الوقت ليدرك ما الذي نفعلهُ. |
Bakalım Cooper bunu anlayacak kadar akıllı çıkacak mı. | Open Subtitles | لنرى إن كان كوبر) ذكيا بمافيه الكفاية ليدرك ذلك) |
Daha büyük bir adamın daha büyük bir s.k salladığını anlamak için Büyük bir adam olmak gerek. | Open Subtitles | يأخذ الأمر وقتاً ليدرك الرجل أن الشخص الآخر في منتهى الحماقة. |
Ne işler karıştırdığını anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. | Open Subtitles | لن يستغرق وقتًا طويلاً من شخص عاقل ليدرك ماذا تفعل |
Bu yüzden, Hindistan'da montaj ve teshis hizmetinde PDA ya da PDA uzerindeki bir uygulamanin bu teknisyenlerin yerine nasıl geçebileceğini anlamak icin hastalar ve cemiyet saglik calisanlariyla birlikte takim calismasi gerekiyordu. | TED | لذلك فأن فريق العمل في الهند عمل مع المرضى والعاملين في المجال الصحي ليدرك كيف يمكن لمساعد رقمي شخصي ولتطبيقاته أن يستبدلوا هؤلاء التقنيين في تأمين التشخيص المناسب. |
Dobby kendi Bludger'ının Harry'nin anlaması için yeterli olacağını sandı... | Open Subtitles | لقد اعتقد دوبى أن البلادجر الخاص به سيكون كافيا ليدرك هاري بوتر |
Evet. Onu yolduğumu anlaması 3 tur sürdü. | Open Subtitles | نعم، لقد استغرق الامر منه 3 جولات ليدرك انى كنت احتال عليه |
Öyle düşünmesi için hiçbir şey yapmadım ama beni bu işe aslında kimin soktuğunu anlaması uzun sürmeyecektir yine de. | Open Subtitles | لم أفعل أيّ شيء لأزيل هذه الفكرة، مع ذلك ربّما لن يأخذ الأمر معه الكثير من الوقت ليدرك من أشركني بهذا فعليًا. |
Gotham halkının artık kendisini savunması gerektiğini anlamasının zamanı geldi. | Open Subtitles | حان الوقت ليدرك قوم (غوثام) أن عليهم الدفاع عن أنفسهم |