Ne gidecek bir yeri vardı ne de onu sevecek biri. | Open Subtitles | لم تكن له وجهة ليذهب إليها ولا أحد لكي يحبه |
Neyse, korkutucu veya değil, Apophis oraya gidecek kadar deli. | Open Subtitles | فى الواقع ، سواء كانت قصصا مخيفة أم لا فأبوفيس مجنون بما يكفى ليذهب إلى هناك |
canı cehenneme. Bu kadar sorumsuz davranacaksa onsuz gideriz. | Open Subtitles | ليذهب للجحيم، إذا سيكون لامبالي سنذهب بدونه |
Herkes gitsin. Ben bunları tutarım. Sizler kaçın kurtulun. | Open Subtitles | ليذهب الجميع , ساحتجزهم انا وبقيتكم يهربون |
Sonra gidip bakmak için oyunu durdurdu ve bir daha dönmedi. | Open Subtitles | و عندها أوقف اللعبة ليذهب لينظر ما الأمر, و لم يعد |
Kelepçe anahtarlarımdan birini yutmamış olsaydı veterine gitmek zorunda kalmazdı. | Open Subtitles | لم يكن ليذهب لهناك لو يبتلع أحد مفاتيح الأغلال خاصتي |
Seder yemeği için gidecek yeri olmayanları davet edersin. | Open Subtitles | حسناً، إذا كان أحداً من اليهود ليس لديه مكاناً ليذهب أليه من المفروض عليك أن تدعوهم |
Herkesin yapacak bir şeyi ve gidecek bir yeri vardı. | Open Subtitles | كل شخص لديه شيء ليفعله أو مكاناً ليذهب إليه |
Beyin sıvısı akmaya başladığında, gidecek bir yeri olmaz. | Open Subtitles | , و عندما يتورم المخ هكذا ليس لديه مكان ليذهب إليه |
Ona ulaşırlarsa Coakley'nin gidecek Yeri kalmaz. | Open Subtitles | ان كانوا قادرين على الوصول اليه فلا يوجد مكان ليذهب كوكلي اليه |
- gidecek yeri olmadığı için seni çalıştırıyor mu? | Open Subtitles | هل يرغمك على العمل لانه لا يملك مكاناً ليذهب إليه؟ |
canı cehenneme. Ne yapmalıydık, biliyor musun? | Open Subtitles | ليذهب إلى الجحيم، أتعلمين ما كان علينا أن نفعل؟ |
Şansın canı cehenneme. Ben şansımı yanıma alacağım. | Open Subtitles | ليذهب الحظ إلى الجحيم سآتي بالحظ معي |
Diyetler cehenneme gitsin! Sekiz numarayı ısmarlamak istiyorum, lütfen. | Open Subtitles | ليذهب النظام الغذائي إلى الجحيم سأطلب رقم 8 من فضلك |
biri VIP check-in counter'ın oraya gitsin. | Open Subtitles | جد شخص ليذهب للكاونتر الخاص بكبار الزوار الآن |
Büyük bir tereddüt içinde ona evine gidip kendi... gözleriyle görmesi için gereken etkiyi yaptı. | Open Subtitles | بتردد كبير قرر الاندفاع ليذهب سريعاُ إلى البيت ويرى بنفسه |
Kolu veya bacağı kırılanlar gidip, kara tutsun. | Open Subtitles | أي شخص لديه كسر في ذراعه أو ساقه ليذهب ويضعه في الثلج |
Sadece biriniz uzaya gitmek için seçileceksiniz. | Open Subtitles | طبعاً ، واحد منكم فقط سيتم إختياره ليذهب للفضاء |
Bazılarımızın gitmesi gereken başka yerler var. | Open Subtitles | بني ، البعض منا لديه ما يشغله ليذهب إليه، فأسرع قليلا |
- Genel Merkez'e siktir çek. - Sen çek. | Open Subtitles | اخبر المكتب الرئيسي ليذهب للجحيم وانت اخبريهم |
- Fark etmez. Kaçacak yeri yok. | Open Subtitles | لا يهُم , فليس لديه مكان ليذهب |
Eğer çok iyi olmasaydı oraya gitmezdi, değil mi? | Open Subtitles | لم يكن ليذهب هناك لولا انها مدرسة رائعة،اليس كذلك؟ |
Bu şerefsiz orospu evladına cehenneme gitmesini söyle. | Open Subtitles | أخبر ذلك الشيطان، أبن العاهرة. ليذهب للجحيم. |
Ne zaman isterse gitmekte özgür. | Open Subtitles | انه حر ليذهب اينما يشاء |
Seninle gidebilmek için bana ceza verdirmek istiyor ama başaramayacak kadar gerzek. | Open Subtitles | -إنه يحاول أن يجعلني معاقباً ليذهب معك ولكنه غبي لفعل ذلك |