Bir ay içinde idam edilecek, bu da demek oluyor ki, bu nehrin ötesinde ondan daha tehlikeli kimse yok, çünkü kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | و سيعدم بالكرسي الكهربائي بعد شهر و هذا يعني أنه لا يوجد من هو أخطر منه على ضفة هذا النهر لأنه ليس لديه ما يخسره الآن |
Hiç kanıt bulamayacağımızı söyledi, demek ki onlar hakkında endişelenecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | قال اننا لن نجد اي دليل لذا ليس لديه ما يقلقه بشأنهم |
Unutmayın, bu piçlerin kaybedecek bir şeyi yok. - Dikkatli olun. - Bize güvenebilirsin, patron. | Open Subtitles | و تذكروا أنه ليس لديه ما يخسره لذلك إحذروا |
Yani kaybedecek bir şeyi olmayan bir avukatla karşı karşıyayız. | Open Subtitles | إذاً نحن نواجه محامياً ليس لديه ما يخسره |
Kaybedecek hiçbirşeyi olmayan birine asla bulaşma. 10 YIL SONRA What's with the gossiping thing? | Open Subtitles | لا تعبث مع رجل ليس لديه ما يخسر كان هذا رجلي فرشكي سنحافظ على تدفق الطاقة |
Saklayacak hiçbir şeyi olmadığını söyleyen birine göre epey suçlu görünüyorsunuz. | Open Subtitles | بالنسبة لرجل يزعم أن ليس لديه ما يخفيه حقاً تبدوا مذنباً |
Sivillerin aksine bir mahkumun kaybedecek bir şeyi yoktur. | Open Subtitles | شريك بالسجن لا يشبه أي مدني ليس لديه ما يخسره |
Bu da ne demek şimdi? Diyelim ki; birimizin saklayacak hiç bir şeyi yok. Belki sen durumu açıklamak istersin. | Open Subtitles | دعينا نقول فحسب ، أنّ أحدنا ليس لديه ما يخفيه ربّما تريدين تفسير نفسكِ؟ |
Evet, sanırım artık kaybedeceği bir şeyi yok ve bunun için beni suçluyor. | Open Subtitles | حسنٌ، أظنّ أنّ ليس لديه ما يخسره وهو يلومني على هذا |
Gelmediğine göre söyleyecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | فشله في الحضور يعني بأن ليس لديه ما يقوله |
Kaybedecek bir şeyi yok, ama reddediyor. | Open Subtitles | ليس لديه ما يخسره ومع ذلك يرفض.. |
Zaten ishal olduğunu söyledi. Kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | قال لها أن عنده إسهال ليس لديه ما يخسره |
Kim için para aklıyordunuz? Tekrar belirtiyorum, müvekkilimin söylecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | مرة أخرى، موكلي ليس لديه ما يقول |
Onu rahat bırakın. Söyleyecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | دعوه وشأنه ليس لديه ما يقوله |
Eşeğin söyleyecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | الحمار ليس لديه ما يقوله |
Pekala, demek ki fevri ve muhtemelen genç, belki de kaybedecek bir şeyi olmayan yalnız biri. | Open Subtitles | حسنا .إذن هو متهور ، على الأرجح شاب ربما شخص وحيد ليس لديه ما يخسر |
Ve peşimden gelmekte ısrarcı olursanız şunu aklınızdan çıkarmayın kaybedecek bir şeyi olmayan bir adamdan daha iyi bir oyuncu yoktur. | Open Subtitles | و إذا أصريت على السعي ورائي، فإنتبه لذلك جيداً، لا يوجد منافس أفضل من رجل ليس لديه ما يخسره. |
- Ben de. Saklayacak bir şeyi olmayan dürüst bir adamsın yani. | Open Subtitles | اذا انت رجل صادق ليس لديه ما يخفيه |
"Kaybedecek hiçbirşeyi olmayan birine asla bulaşma" | Open Subtitles | لا تعبث ابدا مع رجل ليس لديه ما يخسره |
En kötüsü de, böyle bir adamın kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını bilmek. | Open Subtitles | .الجزء الأسوء هو معرفة آن ذالك الرجل ليس لديه ما يخسره |
Her şeyini yitirmiş bir adamın kaybedecek bir şeyi yoktur. | Open Subtitles | الرجل الذي خسر كل شيء، ليس لديه ما يخسره |