| Burada çalınacak bir şey yok, neyse. Bay. | Open Subtitles | ليس هنالك ما يُسرق على أي حال مع السلامة |
| Bakın kızlar, gerçekten üzülecek bir şey yok. | Open Subtitles | يافتيات، ليس هنالك ما يستحق أن تنزعجوا من أجله |
| Eğer böyle hissediyorsan söylenecek bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً، إذا كان ذلك ما تشعر به، إذاً، ليس هنالك ما يُقال أكثر |
| Benim kendime zaten söylemediğim ve senin bana söyleyebileceğin hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لكنّي أجزم لك، ليس هنالك ما بوسعك قوله لي ولم أقله لنفسي. |
| Sakin ol. Sakin ol hayatım. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ،إهـدءِ، أسـكـتِ، عـزيزتـي ليس هنالك ما يمكننا فعله |
| Söylenecek birşey yok. Özür dilerim. | Open Subtitles | ليس هنالك ما يضاف آسف أنّي كذبت |
| Hayır, endişelenecek bir şey yok. Dün görüşmemiz gerekiyordu sadece. | Open Subtitles | ليس هنالك ما تقلقين لأجله ولكن كان من المفترض أن نلتقيها البارحة |
| Pekala, Liberty Island feribotu tam vaktinde kalkıyor oyun iptal edilmedi, endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | حسنا هذا هو وقت أخذ العبارة إلى جزيرة الحرية لم يتم إلغاء المباراة ، ليس هنالك ما يدعو للقلق. |
| Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك ما يمكن ان تفعليه من اجله الان |
| Çıktığında araba dışarıda seni bekliyor olacak. Korkacak bir şey yok, tamam mı? | Open Subtitles | السيارة ستكون بانتظارك حين تخرج ليس هنالك ما يدعو للقلق، اتفقنا؟ |
| İnan bana, özür dilemen gereken bir şey yok Prue. | Open Subtitles | صدِّقيني "برو" ليس هنالك ما يجب أن تأسفي عليه |
| Bunun için yapabileceğin bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك ما يمكنك فعله بشأن هذا |
| Penny, endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. Bu bir hataydı. | Open Subtitles | اسمعي، (بين)، ليس هنالك ما يدعوك للقلق، كانت هذه غلطة |
| Yutacak bir şey yok. Bu doğru. | Open Subtitles | ليس هنالك ما يبلع إنّها الحقيقة |
| Hayır. Ne yazık ki yapacak bir şey yok. | Open Subtitles | كلاّ، أخشى أنّه ليس هنالك ما يجب إضافته |
| Dinle Larry, ...endişelenecek bir şey yok tamam mı? | Open Subtitles | ليس هنالك ما تقلق حياله، حسنًا؟ |
| Terapiden öğrenilecek hiçbir şey yok bu yüzden gidip yatalım? | Open Subtitles | ليس هنالك ما تتعلمينه في العلاج إذاً لذلك دعينا نمارس الجنس؟ |
| Ama endişelenmeni gerektirecek hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لكن بالطبع ليس هنالك ما يجب أن تقلقي حياله |
| Tüm biletleri sattığınızı anlıyorum ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أعلم أنك مستاء لأن تذاكر ،العرض بيعت بالكامل ولكن ليس هنالك ما نفعله حيال ذلك |
| O vücutta donuk olan hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك ما هو ممل بالنسبة لذلك الجسمِ |
| "Bak, elimizden gelen birşey yok, ve bu konu hakkında bir daha konuşmayacağız." | Open Subtitles | ليس هنالك ما يمكننا فعله... ولا نريد التحدث عن ما يجري" |