| Ve insanların her gün yaşamak için savaştığı ve tek bir öğün dahi kazanamadığı yerlerde buldum. | TED | ووجدت نفسي في أماكن يحارب فيها الناس يومياً ليعيشوا دون أن يتمكنوا من الحصول على وجبة واحدة. |
| Vidal, yaşamak için mücadele eden imkânları kısıtlı pek çok çocuğumuzun hikâyesini somutlaştırıyor, işte bu yüzden, eğitimi bir öncelik hâline getirmeliyiz. | TED | فيدال يُجسد الكثير من الأطفال المحرومين لدينا الذين يعانون ليعيشوا. لهذا السبب يجب علينا أن نجعل التعليم أولوية. |
| Bu kötü, anne. Bebeklerin yaşamak için süte ihtiyaçları var. | Open Subtitles | هذا سيء يا أمي، يحتاج الرضع للحليب ليعيشوا |
| Çünkü bir babanın çocuklarına karşı birinci sorumluluğu, onlara güzelce yaşayabilecekleri yalan bir hayat kurmaktır. | Open Subtitles | لأن أول مسؤوليات الأب تجاه أبنائه أن يوفر لهم كذبة جميلة ليعيشوا بها. |
| Mimarlık okudum çünkü; bunun insanlara hayatlarını en iyi şekilde yaşamaları için alanlar yaratmakla ilgili olduğunu düşündüm. | TED | لقد أصبحت مهندس لأننى آمنت أنها تكمن فى خلق أماكن للناس ليعيشوا حياة أفضل. |
| Adamın oğlu üç kilometere ötedeki inek ahırında yaşamaya zorlanmış. | TED | تم نفي أبناء الرجل ليعيشوا على بعد ثلاثة كيلومترات، في زريبة البقر. |
| Onun gibi bir hafta yaşamak için insanlar 2000 dolar vermeli. Hiçbir şey yapma. | Open Subtitles | يجب أن ينفق الناس ألفي دولار ليعيشوا مثله لأسبوع واحد. |
| Tüm o yüksek ahlak değerlerine ve insanlarla beraberce ortak yaşamak konusunda verdikleri vaazlara rağmen biz insanlar sadece yaşamak için iyi bir yeriz. | Open Subtitles | و مواعظهم الجميلة عن تعايشهم مع البشر نحن فقط مجرد مكان لطيف ليعيشوا فيه |
| Diğerleri yaşamak için yeterli parayla güneş arazisine geldiler ve sonra güneş onları öldürdü. | Open Subtitles | الآخرون أتوا إلى هذه الأرض المشرقة مع مال كافٍ فقط ليعيشوا حتى قتلتهم الشمس |
| Ve bu insanlar, teknenin civarında yaşamak için bilinçsizce oraya doğru çekiliyorlar. | Open Subtitles | هؤلاء الناس ينجذبون بشكل غير واعي ليعيشوا قرب الوعاء |
| Memnun ve dolu dolu yaşamak için herkes bunlara ihtiyaç duymaz. | Open Subtitles | لا يحتاج الجميع ذلك ليعيشوا حياةً مُرضية وكاملة |
| - Başvuranlar arasından gemilerimizde bizimle yaşamak için rasgele seçimler yapıldı. | Open Subtitles | سيتم اختيارهم بشكل عشوائي ليعيشوا معنا على متن السفينة |
| Kimliklerinden sıyrılmış ve konuşmak, giyinmek, düşünmek ve başkasının bedeninde yaşamak için eğitilmişler. | Open Subtitles | مُتعرّين من هويتهم،ومُدربين ليتحدثوا ويلبسوا ويفكروا ليعيشوا كشخص آخر |
| Aslında bu insanların yaşamak için ne yaptıklarını bilmiyorum, o yüzden... | Open Subtitles | بالحقيقة لا أعرف ماذا يفعل الناس ليعيشوا بذلك الوقت, لذا... . |
| Adam ve Josh'un bu travmayı yaşamak için burada olmamaları ne kadar kötü. | Open Subtitles | من المؤسف ان ( ادم و جوش ) ليسوا هنا ليعيشوا الدراما مجددا |
| Süt ve bal diyarında yaşamak için. | Open Subtitles | ليعيشوا في أرض الحليب والعسل |
| Bütün insanlık yaşamak için çok aptal. | Open Subtitles | كل البشراغبياء جدا ليعيشوا |
| İnsanların yaşamak için bu ilaçlara ihtiyacı var! | Open Subtitles | الناس فى حاجه لهذه العقاقير ليعيشوا! |
| Bomba sığınağı veya paranoyak insanların dünyanın sonunun geldiğine inandıklarında gidip yaşayabilecekleri bir yer. | Open Subtitles | أو ما شابه، حيث يذهب المرتابون ليعيشوا عندما يحسبون العالم ينتهي. |
| - ...uğruna yaşayabilecekleri bir şey veriyordu, bilirsin. | Open Subtitles | -شيء ما ليعيشوا -أجل، ذلك جميل |
| Burada Dane'lerin huzur içinde yaşamaları için yardıma geldik! | Open Subtitles | لقد جئت الى هنا كي أساعد الدانماركيين ليعيشوا في سلام |
| Bugün birçok insanı gelip gemilerinde yaşamaya ikna ettin... | Open Subtitles | لقد أقنعتِ الكثيرين اليوم ليعيشوا على متن سفنكم |