Sürekli değişen bu diyarın... geçmişi de bugünü de çalkantılı. | Open Subtitles | هذه أرض متغيرة بإستمرار،ذات ماض وحاضر مضطربين على حد سواء |
Cebinde metelik yoktu. Ne bir geleceği ne de geçmişi vardı. | Open Subtitles | لا يملك قرشا فى جيبه بلا ماض و بلا مستقبل |
Cebinde metelik yoktu. Ne bir geleceği ne de geçmişi vardı. | Open Subtitles | لا يملك قرشا فى جيبه بلا ماض و بلا مستقبل |
- Herkes homo olmadığımızı düşünecek. - Benim bir geçmişim yok ki. | Open Subtitles | لن يعتقد أحد بأننا لوطيون - ليس لدي ماض - |
geçmişimiz hakkında haydutumsu muhabbetler ediyoruz. | Open Subtitles | نحن بعد محادثة مثل البلطجة حول ماض لدينا. |
Suriye'deki eski İslam şehri, kendisiyle bütünleşen ve o ruhu kucaklayan çok katmanlı bir Geçmiş üzerine kurulmuştu | TED | لقد تم بناء المدينة الإسلامية القديمة في سوريا على ماض متعدد الطبقات، اندمجت معه و استوعبت روحه. |
Şu anda köken mitleri gelenekle yakından ilişkili ve gelenek kelimesi eski, değişmez, neredeyse doğal bir şey anlamına geliyor ve insanlar geleneğin sadece tarih olduğunu, geçmişin güzel bir hikaye olarak sunulması varsayıyorlar. | TED | ترتبط خرافات الأصل ارتباطاً وثيقاً بالتقاليد، وكلمة تقاليد تشير إلى شيءٍ قديم ودائم وفطري تقريباً، ويَفترضُ الناس أن التقاليد هي مجرد تاريخ، ماض ملخص ببساطة في قصة لطيفة. |
Bir geçmişiniz var. Pekala, biz flört etmiyoruz. | Open Subtitles | - لديكما ماض معا ليس الأمر كما لو أننا كنا أصدقاء |
Narsizm, kendine aşırı güven duygusu, kötü ilişki geçmişi. | Open Subtitles | شعور طاغي بالأهمية و ماض من العلاقات السيئة مالذي نعرفه لحد الآن؟ |
Gelişim göstermemizin eli kulağındayken karanlık geçmişi eşelememiz gerekir. | Open Subtitles | سيؤدي إلى جرّ ماض مظلم ونحن قريبون من التقدم |
Ya da geçmişi ve geleceği olmayan boş yere saklanmış bir yetimsin. | Open Subtitles | أو أنت يتيمة، بلا ماض ولا مستقبل الذين كانوا مخبأين من دون سبب |
Onun gibi bir kadının, kendi ifadesiyle nahoş geçmişi olan bir kadının bunu alçakgönüllülük yapıp kocasından saklamasına gerek yok. | Open Subtitles | باستخدام كلماتها, لها ماض غير جذاب, لم تكن فى حاجة... ا لأن تتجنب مناقشة زوجها فى الأمر, لأنها ليس لها خجل العذارى |
Fallon, mükemmel. geçmişi sizinki kadar muğlak biri. | Open Subtitles | رائع ، فالون رجل ذو ماض مبهم مثلك تماما |
Müşterilerle geçmişi var. Düzenli görüşüyorlar. | Open Subtitles | لديها ماض معهم انهم يرونها بشكل متكرر |
Onunla Louis'in bir geçmişi varmış ve- | Open Subtitles | أمم، كما يبدو بأنها و لويس ... كان لديهما ماض ٍ مشترك، و |
Burada bir geçmişim yok. | Open Subtitles | ليس لدي أي ماض ٍ هـنـا |
Hargitay. Sıkıntılı bir geçmişim var ve bu işimi etkiliyor. | Open Subtitles | لدي ماض يؤثر على عملي |
Ortak bir geçmişimiz ve ortak bir geleceğimiz var... | TED | لدينا ماض مشترك، ولدينا مستقبل مشترك، |
Ortak bir geçmişimiz ve paylaşacağımız ortak bir geleceğimiz var. | TED | لدينا ماض مشترك ونتقاسم مستقبل مشترك. |
Zamanı Geçmiş ve gelecek arasındaki düz bir çizgi gibi algılarız hep. | Open Subtitles | وهي حيلة لنا إلى إدراك الوقت كخط مستقيم مع ماض ومستقبل، |
Bu adamla bir geçmişin vardı. Neden onu seçtin? | Open Subtitles | لديك ماض ٍمع هذا الرجل لماذا اخترته ؟ |
Çok inişli çıkışlı bir geçmişiniz var Bay Hendricks. | Open Subtitles | لديك ماض متقلب سيد هندريكس |