Her dört İngiliz'den üçü kendi ailelerinin geleceği konusunda iyimser olduklarını söylediler. | TED | من كل أربعة أشخاص بريطانيين، ثلاثة قالوا بأنهم متفائلون بمستقبل عائلاتهم. |
Nörologlar insanların iyimser olma yönünde eğilimli olduklarını gösterdiler. | TED | فعلماء الأعصاب أظهروا أن البشر متفائلون فطريًّا |
Kısacası, gerçekçi olmaktan ziyade iyimseriz, ama bu durumu pek de umursamıyoruz. | TED | باختصار، نحن متفائلون أكثر مما نحن واقعيون، ولكننا غافلون عن الحقيقة. |
Teşekkür ederim fakat temkinli olsak da iyimseriz bu konuda. | Open Subtitles | شكرًا شكرًا ، لكنـنا .. نعم نحن متفائلون بحـذر |
Subaraknoid kanaması varmış ancak oldukça umutlular çünkü sirkülâsyonu tekrar sağlamışlar. | Open Subtitles | هي كان عندها الذي تدعى a نزف عنكبوتي فرعي. لكنّهم متفائلون جدا لأن التوزيع أعيد لذا بسرعة. |
Yurttaş Hakları liderleri genç adamların nerede oldukları konusunda hâlâ iyimserler. | Open Subtitles | قادة الحقوق المدنية متفائلون في مكان اختفاء الشبان |
Çin'in Y neslinin yüzde doksanüçü ülkelerinin geleceği açısından iyimser. | TED | 93% من جيل الألفية في الصين متفائلون بشأن مستقبل بلادهم. |
Onun somutlaştırdığı bu etkiyi içselleştiriyorsunuz. Liderler iyimser olduklarında, temsil ettikleri kitleye inandıklarını söylüyorlar. | TED | ولقد اتخذت بنفسك التأثير الذي يجسده ذلك ذلك عندما يكون القاده متفائلون . يقولون بانهم مؤمنون في من يمثل الناس |
İyimser olalım ve ona ihtiyacımız olmayacak diyelim. | Open Subtitles | دعنا نكون متفائلون ونقول نحن لن نحتاج ذلك. |
Sadece şey diyelim iyimser. | Open Subtitles | إنهم ليسوا كاذبين، لنقل فقط إنهم... متفائلون |
Bu gerçekten çok önemli bir nokta, çünkü kendimiz, çocuklarımız ve ailelerimiz ile ilgili gayet iyimserken, yanımızda oturan adam ile ilgili o kadar da iyimser değilizdir, hatta konu milletimizin ve ülkemizin kaderiyse biraz kötümseriz. | TED | وهذه نقطة مهمة جداً، لأننا متفائلون بخصوص أنفسنا، متفائلون بخصوص أطفالنا، متفائلون بخصوص عائلاتنا، ولكننا لسنا متفائلين بنفس الشكل بخصوص الشخص الجالس بجوارنا، ومتشائمون بعض الشيء بخصوص مصير مواطنينا ومصير بلدنا. |
Doktorlar iyimser. | Open Subtitles | إن الأطباء متفائلون. |
Ufak bir beyin sarsıntısı yaşamış ama tamamen iyileşeceğinde iyimseriz. | Open Subtitles | لديــه أرتجاج حفيف لكننا متفائلون , سيتعافى قريبا |
Diğer ülkelerden benzer desteği gördüğümüzü konusunda iyimseriz. | Open Subtitles | ونحن متفائلون للحصول على دعم مماثل من البلدان الأخرى |
Tüm olanlara karşı iyimseriz. | Open Subtitles | إننا متفائلون بشأن ما سينتج عن هذا كله |
Biliyorum, ben de anlamıyorum, ama bazı ilk test sonuçlarına göre ihtiyatla iyimseriz. | Open Subtitles | نحن متفائلون بحذر مرحباً يا والي |
Resimde hepsi gülüyor, mutlular, umutlular ama "Bugün bu çocukların kaçı mutlu acaba?" diye düşünmeden de edemedim. | Open Subtitles | و كلهم يبتسمون و سعداء و متفائلون و رحت أفكر "كم من همؤلاء الأولاد سعيد اليوم؟" |
Ameliyattan çıkmadı ama umutlular. | Open Subtitles | لازال في الجراحة, لكنهم متفائلون. |
Doktorlar çok umutlular. | Open Subtitles | الأطباء متفائلون جداً |
Çok iyimserler. | Open Subtitles | هم متفائلون جداً. |
- Ama gayet iyimserler. | Open Subtitles | -لكنّهم متفائلون |
Bu yüzden bir hafta kadar daha, yoğun bakımda kalacaktır ama iyi olacağı konusunda umutluyuz. | Open Subtitles | لذا فإنها ستكون في العناية المركزة لأسبوع آخر على الأقل ولكننا متفائلون جدًا |
Gerçekten bahtiyar ve umut doluyuz. | Open Subtitles | إننا محظوظون حقا إننا متفائلون جدا |