| Onun için mükemmel bir eşsin. Komik ve kurnaz insanlara bayılır. | Open Subtitles | كنتَ لتكون مثالياً بالنسبة لها إنها تحب الرجال الطريفين غريبي الأطوار |
| -Her şey mükemmel görünüyordu ama sonra kötü hissetmeye başladı. | Open Subtitles | بدا الذهاب مثالياً فى اول الامر ولكننى اصبت بالغثيان بعدها |
| Beğendim ancak doğru olmayan bir şey var, ve mükemmel olmak zorunda. | Open Subtitles | أعجبني. إنه فقط, هناك شيء ليس صحيح فيه وعليه أن يكون مثالياً |
| Benim kusursuz bir lejyoner olduğumun farkındaydı ama beni hiç umursamazdı. | Open Subtitles | كان يعلم بأني كنت مثالياً في الفيلق و لم يهتم بالأمر |
| Evet, zamanlama pek de harika olmayabilir ama gerçekten istiyorum. | Open Subtitles | نعم، ولكن ربما الوقت ليس مثالياً لكني أود ذلك فعلاً |
| Bir evlat edindik ve onu eve getirdik. Herşey mükemmeldi. | Open Subtitles | لقد تبنينا طفلة, و أحضرناها للمنزل كل شيء كان مثالياً |
| Bu, benim için bir ideal değildir. Bu, yaşayan, işleyen bir gerçektir! | Open Subtitles | ذلك ليس مثالياً بالنسبة لي تلك الحياة , الحقيقة المحزنة |
| Beni ziyarete geliyor ve her şey mükemmel olsun istiyorum. | Open Subtitles | إنه قادم ليزورني . أريد كل شيئ أن يكون مثالياً |
| Kilitlenmeden ben sorumlu olduğuma göre her şey mükemmel olmalı. | Open Subtitles | و بما أنني المسؤولة عن الإقفال أريده أن يكون مثالياً |
| Seyircilerin hepsinin izci olduğunu biliyordum bu yüzden mükemmel bir performans sergilemeliydim. | Open Subtitles | علمت أن الجمهور من الكشافة لذا كان على أدائي أن يكون مثالياً |
| Bu role mükemmel oturabilecek bir arkadaşım, aile dostum var. | Open Subtitles | ولديّ صديق، صديق للعائلة، والذي أحسب أنّه سيكون مثالياً للوظيفة. |
| Bizim yaptığımız ise ben de dahil olmak üzere herbirini dış dünyaya hayranlıkla yollayıp mükemmel olmasını istememizdir. | TED | مانفعله هو اننا نرسل كل واحد منهم, الى من فيهم انا, الى العالم الخارجي مع التذكير, كن مثالياً. |
| ve kendi kendimle bir pazarlık yaptım eğer kendimi mükemmel yapma adına iki misli uğraşırsam ve bir daha asla diğer bir hata yapmazsam, lütfen sesleri durdur. | TED | قمت بصفقة مع نفسي هذا لو ضاعفت جهدي لان اكون مثالياً ولا ارتكب اي خطأ مرة اخرى, رجاءً اوقف الاصوات. |
| Suyu var. mükemmel olmak için her şeyi var. | TED | فيها الماء؛ إن فيها كل شيء كي تكون مكاناً مثالياً. |
| Cezbedici bir teklif gibi görünebilir ama belki de o kadar mükemmel değildir. | TED | قد يبدو ذلك كعرضٍ مغرٍ، ولكنه قد لا يكون مثالياً كما يبدو. |
| Aslında dört not vardı, eğer ki bunu fark etseydin sonuç kusursuz olurdu. | Open Subtitles | لقد كانوا في الواقع أربعة لو انك استنتجت ذلك ، لأصبح ذلك مثالياً |
| Çünkü içgüdülerimiz inanmak istediğimiz kadar kusursuz değil. | TED | وهذا بسبب أنّ حدسنا ليس مثالياً لتلك الدرجة التي نوّد تصديقها. |
| Aksine, daima çok cömert biri ve harika bir centilmensiniz. | Open Subtitles | على العكس, لقد كنت رجلاً مثالياً و سخياً جداً |
| O güzel bir hedef değil. Çünkü o harika bir hedefti. | Open Subtitles | ليس هدفاً مثالياً لأنه سبق و كان هدفاً مثالياً |
| Roku'nun gidişi ve büyük kuyruklu yıldızın gelmesiyle... dünyayı değiştirmek için zamanlama mükemmeldi. | Open Subtitles | بموت روكو و قدوم المذنب الكبير كان الوقت مثالياً لتغيير العالم |
| Bu, benim için bir ideal değildir. Bu, yaşayan, işleyen bir gerçektir! | Open Subtitles | ذلك ليس مثالياً بالنسبة لي تلك الحياة , الحقيقة المحزنة |
| Bilmem. Ardında iz bırakmaksızın kaybolmadan önce, örnek bir mahkumdu. | Open Subtitles | لا فكرة، فقد كان سجيناً مثالياً حتى اختفى بدون أثر. |
| Çocuklar annede kalmış. Senin için uygun bir hedef galiba. | Open Subtitles | واحتفظت طليقته بالأطفال يبدو مثالياً لكِ |
| Gerçekten kusursuzdu, bilirsin, sonra içki siparişleri geldi. | Open Subtitles | لقد كان مثالياً لذلك كما تعرفين الشراب يأتي |
| Tehlikeli yaşamak konusunda biraz düşündüm. İyi bir konum değilmiş. | Open Subtitles | لقد جعلت البعض يتحرك من الحافه هذا ليس موقعاً مثالياً |
| Ve bir şeyler bana muhteşem bir başrol oyuncusu olacağını söylüyor. | Open Subtitles | وثمة شيء يخبرني بأنه سيكون مثالياً في دور البطولة |
| Ben idealist değilim ama onları durduramıyacagımızı biliyorum Onlara cesaret vermemeliyiz. | Open Subtitles | لست مثالياً, لكن إن كنا عاجزين عن إيقافهم علينا ألا نشجعهم |
| Ama o da dengesiz adamlara ilgi duyuyordu belli ki, bu da harikaydı. | Open Subtitles | و لكن كان من الواضح أنها مُنجذبة للأشخاص الغير مستقرين, وهذا كان مثالياً |