| Hikayelerini, bilgeliklerini benimle paylaşıyorlar ve ben sadece onlarla olduğum için şanslıyım. | TED | إنهن يشاركن قصصهن معي، ويشاركن حكمتهن معي، وأنا محظوظة لأنني معهن. |
| Havuzdaki tek erkekti. Ben kaptığım için şanslıyım. | Open Subtitles | كان الرجل الوحيد في المسبح كنت محظوظة لأنني التي أوقعت به |
| Beni uçurumdan aşağı çektin. İyileştiğim için şanslıyım. | Open Subtitles | لقد أسقطتني من أعلى جرف إنني محظوظة لأنني تعافيت. |
| Farkındasındır Rojas, bu kadar centilmen olduğum için şanslısın. | Open Subtitles | أتعلمين أيها الطبيبة؟ أنتي محظوظة لأنني رجل محترم |
| Bir suçluya yardım ve yataklıktan ötürü seni de tutuklamadığım için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظة لأنني لم أحتجزك من أجل التستر على مشتبه به |
| Demem o ki sen olağanüstü bir erkeksin, ve senle tanıştığım için çok şanslıyım, ama... bişeyler eksik. | Open Subtitles | أقصد , بأنك شاب رائع وأشعر بأنني كنت محظوظة لأنني قابلتك , ولكن شيئاَ مفقود |
| Güzelsin, yeteneklisin ve sana sahip olduğum için çok şanslıyım. | Open Subtitles | انك جميلة وموهوبة وانا محظوظة لأنني حظيت بك |
| Bana çok fazla şey öğreten bu muhteşem öğrenciler ve doktora sonrası araştırmacılarıyla olabildiğim için şanslıyım ve bu tür pek çok grup geldi geçti. | TED | أنا محظوظة لأنني املك هولاء الطلبة المميزين وطلبة الدكتوراة الذين قاموا بتعليمي الكثير، ولدي الكثير من هذه المجموعات التي تأتي وتذهب. |
| "Senin gibi sadık bir arkadaşı haketmiyorum ama böylesine sahip olduğum için şanslıyım. | Open Subtitles | أنا لا أستحق صديقة مخلصة مثلك" لكنني متأكدة من أنني محظوظة لأنني أملك واحدة |
| Hayatta olduğum için şanslıyım Charles. | Open Subtitles | (أنا محظوظة لأنني على قيد الحياة (تشارلز |
| Pantolonumu giydiğim için şanslısın. | Open Subtitles | . أنت محظوظة لأنني لبست سروالي |
| Ben de seni sevdiğim için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظة لأنني أحبّك أيضاً |