| Neyse, kendimi ne kadar şanslı hissettiğimi söyleyerek söze başlamalıydım. | TED | لكن علي كل حال ، كان يجب أن أبدا بقولي كم أشعر باني محظوظه. |
| Böyle anlarda ne kadar şanslı olduğumu fark ediyorum. | Open Subtitles | مثل هذه الأوقات التي تجعلني أدرك كم أنا محظوظه حقاً. |
| Ne kadar şanslı olduğumu anladığım bir zaman. | Open Subtitles | مثل هذه الأوقات التي تجعلني أدرك كم أنا محظوظه حقاً. |
| Böyle basit ve zevkli bir göreve seçildiğin için çok şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظه لأنه وقع عليكِ الإختيار لأداء تلك المهمه البسيطه والساره |
| Senden hoşlandığım için şanslısın. Bu yaptığım en karmaşık yolculuktu. | Open Subtitles | انت محظوظه لانني احبك فهذه اكثر رحله غريبه قمت بها |
| Etrafımda böyle büyük ve güçlü bir ayı olduğu için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أنآ محظوظه جداً أن يكون عندي دب قوي ضخـم. |
| Bana bağlanmadığın için şanslı olduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | تعنين أنك محظوظه لأنك لن تضطرى للإعتماد علىَ |
| Hayatta kaldığın için ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin! | Open Subtitles | أنت لا تعرفين كم أنت محظوظه أنك لا زلت على قيد الحياه |
| Bu büroya tavsiye edilen yerli personel içinde şanslı bir kızsın. | Open Subtitles | انت محظوظه جدايا فتاة الموظفين عينوك هذا المنصب |
| - Hayır. O kadar şanslı değilim. Ölümsüzüm. | Open Subtitles | أنت ميته لا ,إننى ليست محظوظه هكذا إننى نصف ميته |
| Charlene'in dondurma kamyonunda en harikulade şeyi söyledi ona ceketimi verdiğim için şanslı. | Open Subtitles | انا اعتقد ان تشارلين قالت الشئ الاكثر ذهولاً فى ناقلة الايس كريم انها محظوظه ، لقد اعطيتها معطفى |
| - Sizi askeri mahkemeye vermezsem şanslı sayılırsınız. | Open Subtitles | حاضر سيدى انت محظوظه لأننى لم احولك للمحاكمه العسكريه |
| Binde bir, gerçekten de. Hayatta olduğun için çok şanslısın, evlat. | Open Subtitles | هذا احتمال من اصل الف انت محظوظه جدا ببقائك حيه |
| Onunla yaşadığın en büyük sorun başka kadınlara bakmasıysa şanslısın. | Open Subtitles | إن كان تفقد نساء أخريات اكبر مشكله, فأنت محظوظه |
| Hadi yine şanslısın, rakiplerimi gözden geçirdim ve fazla seçme şansın olmadığını gördüm ne olur ki, diye düşündüm. | Open Subtitles | انتى محظوظه لقد كنت فى منافسه والخسائر كانت بسيطه جدا |
| Terfi yerine disiplin komitesi önüne çıkmadığın için şanslısın. | Open Subtitles | تعلمى, انتى محظوظه انتى جلبتى نفسك امام لجنه تأدبيه بدلا من كونك معززه. |
| Henüz hiç federal suçlama yapılmadı şanslısın ama yine de bu bir zaman meselesi olabilir. | Open Subtitles | أنتي محظوظه لعدم وجود إتهامات وجهت ولكن من ناحية أخرى ذلك يمكن أن يكون مسألة وقت |
| Bir elimi kaybetmediğim için şanslıyım. | Open Subtitles | تقديم طعام مجاني لمعلمين إني محظوظه أني لم أفقد يداً |
| Evet ama o burada değil. Ve sen burada olduğun için çok şanslıyım. | Open Subtitles | نعم، لَكنه ليس هنا وأَنا محظوظه أن تكون معى الان |
| Hayalperest bir çocuk olarak doğduğum için oldukça şanslıydım. | TED | لذلك كنت محظوظه لكوني ولدت طفلةً حالمه جدا. |
| Sen, kendininkinden kurtulacak kadar şanslıydın. | Open Subtitles | من بين كل الناس أن تتفهمي وضعه لقد كنتي محظوظه كفايه لتتفهمي نفسكِ |
| Sanırım, şanslıymış da diyebilirsiniz. | Open Subtitles | اعتقد بانك تستطيع ان تقول انها محظوظه |
| Böyle bir köpeğiniz olduğu için şanslısınız bayan. | Open Subtitles | محظوظه لأنه لديك مثل هذا الكلب, ايتها الشابة. |
| Silah kendimin olmadığı için şanslıydı domuz. | Open Subtitles | الخنازير محظوظه لأنني لم أمتلك قطعه. |
| Bir yeteneğim olacak kadar şanslıysam bunu, dünyanın daha parlak bir geleceğe kavuşması için kullanacağım. | Open Subtitles | إذا كنت محظوظه كفايه و اذا كانت لدي قدره كنت سأستعملها لضمان مستقبل أفضل |
| Ben en iyi arkadaşımda kocamı bulabilme şansına sahiptim. | Open Subtitles | و لكنى كنت محظوظه وجدت الزوج فى أحسن أصدقائى |
| Ama benim için bir Kraliçe olarak bir defa şansım yaver gitti. | Open Subtitles | لكن بالنسبه لي .. كـملكه كنت محظوظه عندما حصلت عليه مرةً |