| Hayatta kalanları tekrar aramaya çıktığım için şanslısın. | Open Subtitles | إنك محظوظ لأنني قررت إلقاء نظرة أخرى على الأحياء |
| İç çamaşırını giymediğim için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني لا أرتدي ملابسك الداخلية |
| Bayağı şanslısın çünkü benim de bir oda arkadaşına ihtiyacım var. | Open Subtitles | أتعلم ، أنت محظوظ لأنني في الواقع أحتاج الى رفيق سكن |
| Belki terfi etmedim ama hâlâ işimde kaldığım için şanslı olduğumu biliyorum. | Open Subtitles | أجل ربما لم أترقى لكنني أعرف أيضاَ أنني محظوظ لأنني مازلت أحتفظ بعملي |
| - Şanslısın ki kurşunu tam isabet ettiremedim. - İsteseydin yapabilirdin. | Open Subtitles | ــ أنت محظوظ لأنني أخطأت الطلقة ــ أعتقد بأنك عصفت بي |
| Lutetia'da yaşadığım için şanslıyım. | Open Subtitles | إنني محظوظ لأنني أعيش في لوتيسيا |
| Bir servet, James, ama ben şanslıyım çünkü bir servet kaybetmeye gücüm yeter. | Open Subtitles | ثروة يا جيمس، لكن أنا محظوظ لأنني أستطيع تحمل فقد ثروة |
| Seni onun yerine ben bulduğum için şanslısın. | Open Subtitles | انتَ محظوظ لأنني وجدتكَ بدلاً منها إنها لا تحبكَ كثيراً |
| Hayatını bildiğim için şanslısın çünkü dürüst olmak gerekirse kıçını anında kapının önüne koymalıydım. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني أعرفك طوال حياتك، لأنه صراحة .علي أن أطردك حالا |
| Boğazına hortum dayayıp seni suyla boğmadığım için şanslısın. | Open Subtitles | أنتَ محظوظ لأنني لم أضع خرطوم مياه أسفل حنجرتك وأغرقتك. |
| Polis olmayı bu kadar çok istediğim için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني أريد أن أكون شرطي بدرجة كبيرة |
| Şu an asam yanımda olmadığı için şanslısın | Open Subtitles | تعلم ماذا, أنت محظوظ لأنني لا احمل عصاي السحريه معي |
| Seni ve siktiğim kızını vurmadığım için şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني لم أطلق عليك النار وابنتك |
| Evet, sende şanslısın çünkü hareket edemiyorum, ...yoksa yüzünün ortasına yumruğu yemiştin. | Open Subtitles | أجل، محظوظ لأنني من الصعب أن أتحرك لأنني لكمتك في وجهك |
| O halde şanslısın çünkü reçeteyi ben yazdım. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني في الحقيقة أنا الذي كتبت الروشتة |
| Zaten geri dönüş yolundaydı ama onu bulduğum için şanslı. | Open Subtitles | ربما كان بطريقه للعودة ولكنه محظوظ لأنني وجدته |
| Şanslısın ki, vitesli araba kullanmayı bilmiyorum, yoksa canına okurdum araba sapığı! | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني لا أجيد قيادة سيارة ذات علبة تروس يدوية وإلا أبرحتك ضرباً وأخذت سيارتك أيّها المنحرف |
| Değilsin. Senin gibi bir komşum olduğu için şanslıyım. | Open Subtitles | لاتشعري ، أنا محظوظ لأنني جارك |
| Ben şanslıyım çünkü Lexington huzurevindeki stajını garantiledim, | Open Subtitles | أنا محظوظ لأنني أمنت مكان عملي في مركز ليكسينغتون للتقاعد |
| Şansını zorlama, evlat. Hayatınızı bağışladığım için şanslısınız. | Open Subtitles | لا تكن هكذا أيها الولد، إنك محظوظ لأنني تركتكما دون قتلكما |
| Silahı olmayan tek Cumhuriyetçi... ben olduğum için çok şanslısın. | Open Subtitles | أنت محظوظ لأنني الجمهورية الوحيدة التي لا تحمل مسدساً |