Bu durum, kanser tedavisinde bazı mükemmel yeni ilaçların doğmasını sağladı. | TED | في الواقع، أدى ذلك إلى التعرف على أدوية جديدة مذهلة للسرطان. |
Dördünü anlatacağım Dikkat çekici ve çok az rastlanan tehlikeleri abartmaya meyilliyiz | TED | سوف أعطيكم أربعة. نحن نميل إلى المبالغة في مخاطر مذهلة و نادرة |
Ve açıkçası, her şeyi her zaman nasıl yapabiliyorsun bilmiyorum ama yapıyorsun. harikasın. | Open Subtitles | حقيقة لا أعلم كيف تنجحين كل شيء دائماً لكنك تفعلين، أنت مذهلة |
Herşey çok güzel görünüyor ve kokuyor, Bayan Van de Kamp. | Open Subtitles | كل شيء يبدو و رائحته مذهلة للغاية سيدة فان دي كامب |
A, kadın öyle dediği için. Ve B, etkileyici olsun istedim. | Open Subtitles | أولاً، هذا ما قالته هي و ثانياً، أردت أن تكون مذهلة |
O kadın,son 12 senedir hiç bu kadar hoş görünmemişti. Oradaydı ve harikaydı. | Open Subtitles | تلك المرأة لم تبدو بمظهر جيد في الإثنا عشر سنة الأخيرة، وبعد ذلك تظهر وتبدو مذهلة |
Ve bu insanların, yaşam alanları üzerine bilgi birikimleri inanılmaz. | TED | والمعرفة التي يملكها هؤلاء الأشخاص عن البيئة الطبيعية هي مذهلة |
Film mükemmel bir araçtır fakat esasında eskiden neyse şimdi de o. | TED | صناعة الأفلام، بيئة مذهلة لم تتغير عبر الزمن |
Artık inanılmaz bir seyahat yapmak üzere mükemmel boyanmış bir kübünüz var. | TED | والآن لديك مكعب مطلي بشكل مثالي للقيام برحلة مذهلة. |
Sahaya çıkıp, birlikte çalışmaya başladıklarında, mükemmel şeyler görmeye başlıyorsunuz. | TED | فعندما يذهبون لموقع العمل، ويبدأون العمل سويًا، تبدأ في رؤية أشياء مذهلة تحدث. |
M.Ö. 539'daki ile 2003'teki ve arada yaşanan olaylar arasındaki paralellikler çok şaşırtıcı. | TED | وأوجه الشبه بين أحداث سنة 539 قبل الميلاد وسنة 2003 وما بينهما مذهلة. |
Öksürük şurubu ve fanta diyetinin insanı bu kadar acıktırması çok ilginçti. | Open Subtitles | مذهلة ما أيام من شراب السعال وفانتا النظام الغذائي سوف نفعل الشهية. |
Yardım ettiğin için teşekkürler. Ciddiyim, harikasın. | Open Subtitles | شكراً على المساعدة أعني ما قلته إنك مذهلة |
Güzelsin, tatlısın, harikasın. | Open Subtitles | أنت رائعة الجمال, طيبة, و مذهلة |
Tüm dünyada aniden ortaya çıkan çok güzel teknolojiler var. | TED | توجد تكنولوجيا مذهلة تظهر في أماكن مختلفة من العالم. |
2012'de Deep Sea Challenger'ı ile James Cameron -- teşekkürler Jim, güzel denizaltı. | TED | وجيمس كاميرون في عام 2012 لأعمقِ نقطةٍ في الأرض، شكراً لك جيم، غوّاصةٌ مذهلة. |
Klinik Psikiyatri dergisini okudum... ve öyküsel terapideki yeniliklerin... ve uygulamaların çok etkileyici. | Open Subtitles | قرأت يوميات الطب النفسي، و ابتكاراتك و تطبيقاتك على المعالجة القصصية مذهلة جداً |
Seninle geçirdiğim son bir kaç hafta benim için harikaydı, şaşırtıcıydı eğlenceliydi şaşırtıcıydı. | Open Subtitles | الأسبوعين الأخيرين التي قضيتها معك كانت مذهلة |
Willow inanılmaz yetenekli bir cadı olmuş. Dün akşam ona yetişemedim neredeyse... | Open Subtitles | ويلو ساحرة بطريقة مذهلة الآن لم أستطع أن أتمادي معها الليلة الماضية |
Evlenip Connecticut'a taşındılar Şimdi harika bir koca ve baba. | Open Subtitles | تزوجوا، وانتقل الى كونيتيكت وانه هو هذا الزوج مذهلة والده. |
Efektleri ILM yapmıştı ve inanılmazdı. | TED | آى.إل.إم قامت بالتأثيرات, و كانت مذهلة. |
Çünkü güçlerimize güveniyorduk, en iyi güçlerimize. şahane sonuçlar aldık. | TED | لأننا اعتمدنا على نقاط قوتنا، أفضل نقاط قوتنا، وقد حققنا نتائج مذهلة. |
Fakat yine de, bu, çok muhteşem bir mühendislik ürünü. | TED | لكن على الرغم من ذلك، انها قطعة هندسية مذهلة. |
Hep tonla para kazandıracak müthiş bir fikri vardır ve hep çuvallar. | Open Subtitles | دائماً ما يوشك على جني مال كثير من فكرة مذهلة تفشل باستمرار. |
Teknoloji, ankastre elektroniklerin dokularını basmak gibi baş döndürücü olasılıklar dizisini önümüze seriyor. | TED | وتفتح التقنيات مجموعة مذهلة من الاحتمالات، مثل طـباعــة الأنسجـة مع دمجهـا بدعامات تقنية. |
Ayrıştırabilmeye olan cevap evetti, mevcut kimyasal gübre kullanımının değiştirilmesine de evetti, çarpıcı bir şekilde 2.7 kat fazla. | TED | كان الجواب بنعم على للسؤال المتعلق بالفصل، وأيضا نعم ، يمكننا استبدال السماد المستخدم بنسبة مذهلة بلغت 2.7 مرة. |