Bu güçlü etkinin mevcut olmadığı tasarruf davranışı bulmamak neredeyse mümkün değil. | TED | إنّه تقريبا أمر مستحيل أن لا تجد سلوكا ادّخاريّا غير متأثّر بهذا العامل. |
olamaz! Bir kızı Ay'da yürüyen ilk adam olduğuna ikna etmiş olamazsın! | Open Subtitles | لا ، مستحيل أن أقنعت فتاة أنك أول رجل مشى على القمر |
Her parçanın şekli ve içi yegane olduğundan, sahtesi imkansız. | Open Subtitles | ولأن كل قطعة مختلفة عن الأخرى فانها مستحيل أن تزيف |
O herifler hayatta kendileri yapamaz. | Open Subtitles | مستحيل أن تخرج الضفادع من البحيرة من جرّاء نفسها |
Yani 30 gramını 200$ kadar ucuz bir fiyata satmasına imkan yok. | Open Subtitles | يعني مستحيل أن يباع يثمن ر خيص ك 200 دولار للأونصة الواحدة |
Burada olup da bilgisayarda kaydının olmamasının imkanı yok. | Open Subtitles | مستحيل أن يكون قد دخل الى القاعدة ولا يسجل ذلك في الكمبيوتر |
Ama Asla o kendini beğenmiş avukat yüzlerini Asla unutamazsın. | Open Subtitles | لأنها تصورهم بصورة بشريه مستحيل أن تنسى وجوه المحامين المتعجرفه |
Bunları mahkemede kanıtlaman imkânsız. | Open Subtitles | تعلم بأنه مستحيل أن تثبت كل هذا في المحكمة |
ERL' ün skoruna yaklaşmana imkân yok. Ben daha hiç yaklaşamadım. | Open Subtitles | مستحيل أن تفعلى هذا فأنا لم أقترب من فعل هذا |
Bu çöpleri tekrar arabayla taşımanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | . مستحيل أن نعيد كل هذه الأشياء إلى المنزل |
81'deki yangının buraya erişmesi mümkün değil. Bu binada olmaz. | Open Subtitles | مستحيل أن يمتد الحريق من الطابق الـ 81 إلى هنا، إنه ليس في هذا المبني |
Normal yükümle sekiz çuvalla başedebilmem mümkün değil. | Open Subtitles | مستحيل أن أسلّم ثمانية بجانب حمولتي المعتادة وهي حقيبة. |
Üç haftada Hernandez için antrenman yapabilmem mümkün değil, Felix. | Open Subtitles | مستحيل أن أتدرب لملاقاة فرنانديز خلال ثلاثة أسابيع يافيليكس |
Size söylemeye geldim... ..Peder Logan'ın, Villette'in ölümüyle ilgisi olamaz. | Open Subtitles | انا جئت هنا لكى أخبرك بأنه مستحيل أن يكون ألآبت لوجن متورط فى مقتل فاليت |
Biliyor musunuz, bu meslekte 15 yıl sonra, hala bazan insanlara bakıp, kendi kendime, "o katil olamaz" diyebilirim. | Open Subtitles | خلال 15 سنة في هذا العمل مازلت أنظر لشخص أحياناً وأقول لنفسي مستحيل أن يكون مجرم |
Aylarca süren sürekli somon avından sonra, ayıların çok doymuş olması imkansız görünüyor. | Open Subtitles | بعد شهور من مطاردة مستمرة لسمك السلمون يبدو شبه مستحيل أن تشبع الدببة |
Bu yapıyı başka şekilde modellemek neredeyse imkansız. Bilgisayarda modellemek de neredeyse imkansız. | TED | إنه بالكاد مستحيل نمذجة هذا الشكل بأي طريقة أخرى. وإنه شبه مستحيل أن نقوم بها على الكمبيوترات. |
Stanley hayatta benden fazla fasulye alamaz. Bu çok saçma. | Open Subtitles | مستحيل أن يأخذ ستانلي بازلاء اكثر مني، هذا سخيف |
Bugünü hayatta böyle geçiremezsin. | Open Subtitles | حسنا , مستحيل أن أسمح لك أن تمضي اليوم هكذا |
Tonla da para verdim, söylemesine imkan yok. | Open Subtitles | ،على الرغم من أنني أعطيتُـها الكثير من المال مستحيل أن تكون وفّت بهذا |
- Onu ele geçirmemize imkan yok! | Open Subtitles | هذا أشبة بمحاولة اغتيال الرئيس مستحيل أن نصل الية |
Estetik ameliyat için çok genç gibi ama bu geniş elmacık kemikleri bu burun kemeriyle imkanı yok. | Open Subtitles | يبدو صغير جدا لاجراء عملية تجميلية لكن عظام الوجنة العريضة هذه مستحيل أن تكون موجودة مع أنف كهذا |
Bunu daha önce de yapmıştık. Ve bu kızı Asla incitmeyeceğimi biliyordum. | Open Subtitles | ليس هذة المرة الأولى لنا و مستحيل أن أؤذيها |
Bilinen tüm uçuş kanunlarına göre bir arının uçabilmesi imkânsız. | Open Subtitles | وفقاً لكل قوانين الطيران, مستحيل أن تستطيع النحلة الطيران |
Bu boydaki bir cipin deposunun o kadar küçük olmasına imkân yok. | Open Subtitles | مستحيل أن شاحنة بهذا الحجم لها خزان بهذا الصغر |
hiçbir yolu yok, Micheal! Beni affetmenin hiçbir yolu yok artık! | Open Subtitles | مستحيل يا مايكل مستحيل أن تسامحنى يوماً |