"معه في" - Translation from Arabic to Turkish

    • onunla birlikte
        
    • da onunla
        
    • de onunla
        
    • Onunla bir
        
    • için onunla
        
    • onun yanında
        
    • yanına
        
    • kendisiyle birlikte
        
    O her nerede ise, onunla birlikte olmak ve Dumanlı Dağ'da geçirdiğim vaktin bana ne kadar ilham verdiğini anlatmak isterdim. TED أود لو استطعت الجلوس معه. أينما كان. وأتشارك معه في كم ألهمتني الفترة التي قضيتها في سموكي مونتين
    Adolf Hitler'in son anlarına tanıklık ettiniz ve onun için çalışan ve onunla birlikte Berlin Sığınağı'nda yaşayan insanları tanıdınız. Open Subtitles لقد شهدنا للتو آخر أيام أدولف هتلر و قابلنا الأشخاص الذين عملو و عاشو معه في المخبأ.
    Haziran'da onunla beraber Meksika'ya gidiyorum. Open Subtitles أنا ذاهب الى المكسيك معه في يونيو حزيران.
    Colin Clay'in katilinin cinayet gecesi Trafford Arms'da onunla içtiğini düşünüyor. Open Subtitles انه يعتقد ان كولن كلاي القاتل كان يشرب معه في الأسلحة ترافورد في ليلة القتل.
    Seninle 2011 'de, onunla 1992'de gidecek. Open Subtitles ستذهب إلى حفلة التخرج معك في 2011 و معه في 1992
    Sapık mantığının işleme şekline göre muhtemelen lisede Onunla bir etkileşimin oldu senin için önemsiz ama ona dünyaları veren bir etkileşim. Open Subtitles الطريقة التي تعمل بها عقلية الملاحق ربما كان لديكِ نوعا ما من التداخل معه في الثانوية ربما لا يعني بانسبة لكِ شيئاً
    Bu bilgi için onunla daha fazla konuşman gerekiyor. Open Subtitles حسب المعـُـطيات الموجودة , أنت تحتاج للدخول معه في نقاش
    - Olmaz. Eğer o Kral olacaksa, savaşta onun yanında olmak benim için bir görevdir. Will? Open Subtitles اذا كان سيصبح ملكي فمن واجبي ان اكون معه في المعركة ويل ؟
    Alex Browning diğer kurtulanları da yanına alıp o uçaktan indiği zaman "Ölüm" ün planlarını bozmuş oldu. Open Subtitles إذا عندما نزل أليكس من الطائرة وأخذ عدد من الأحياء معه في الحقيقة, هذا أزعج إله الموت
    Durduğunda arabada, yanında biri vardı ve onunla birlikte inip gözden kaybolan biri vardı. Open Subtitles كان هناك شخص ما معه في السيارة عندما توقّف وكان هناك شخص ما خرج معه وبعد ذلك أختفى ذلك الشخص
    Planımdaki tek hata, kafeste şimdi onunla birlikte olmaktı. Open Subtitles الخلل الوحيد في خطتي هو أنني الآن محبوس معه في قفص
    Bu şişeler, Firavun öldüğünde, onunla birlikte piramite gömülen kölelere verilmiş. Open Subtitles لقد كانوا يمنحون هذه لعبيد الفرعون عندما كانوا يٌدفنون معه في الأهرامات
    Bana başkan yardımcılığını önerdi ve Chicago'da onunla yatmamı istedi. Open Subtitles ثم طلب مني قضاء الليلة معه في شيكاغو
    Patlatalım mı? Eğer diğer araplar da onunla birlikte girerse. Open Subtitles سنقتل العرب الذين دخلو معه في الغرفة
    Onu hiç yürüyüşe çıkarmıyor ya da onunla uyumuyorsun. Open Subtitles لم تأخذه للمشي قط أو تنام معه في ذراعيك
    Savaşçıya ihtiyacı olabilir diye ben de onunla gideceğim. Open Subtitles سوف أذهب معه في حال الحاجة إلى محارب
    SYP'de onunla çalışıyorsun. Open Subtitles تعمل معه في أي بي أو.
    Onunla bir kaç dakika yalnız geçirmeme izin ver onu konuşturmayı başarabilirim. Open Subtitles بضع دقائق لوحدي معه في الداخل، يُمكنني جعله يتحدّث عن ذلك أيضاً.
    Onunla bir gün geçirmek bile yeteri kadar kötüyken bir de aynı işi mi yapacağız? Open Subtitles هل تريد أن أقضي اليوم بطوله معه في المجمع التجاري؟ ويدمر لي عملي اللعين
    Daha hâlâ "Johnny'nin Muzları" için onunla her gün çalışmam gerekiyor. Open Subtitles وما زال عليّ العمل معه في "الموزة جوني" يومياً
    Kızınız almak için onunla yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Open Subtitles ليس لنا أي علاقة معه في خطف ابنتك
    Meclisten beri onun yanında çalışıyorum. Tamam mı? Open Subtitles أسمع, لقد كنت معه في تلك الأيام في منزل الحكومة
    Şimdi gidip gece dönmek zorundayım çünkü annem, izin verilen günler dışında onun yanında kalmamı istemiyor. Open Subtitles سوف أذهب هناك، وأعود الليلة. لأن امي لا تحب أن أقيم معه في ليلة ليست من حقه.
    Kaygılandığım tek şey, kapalı bir havada yanına şemsiye almayı unutacak ya da düzgün bir jilet kullanamayacak kadar dikkati dağılmış bir adama güveniyor olmam. Open Subtitles ما يقلقني هو الاعتماد الرهيب على رجل مشتت للغاية ينسى أخذ مظلة معه في يوم غائم
    Bu Manuru. Babası öldüğünde, amcası kendisiyle birlikte çalışmak üzere onu sattı. TED هذا مانورو. عندما توفي والده، تاجر به عمه ليعمل معه في المناجم.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more