Alışılmadık derecede yakışıklı bir adam, yalnız dizüstünde kendisini fakirlikten kurtarıp kendi evine çıkaracak olan bu yazın gözde filmini yazıyordu. | Open Subtitles | شخص وسيم بشكل غير تقليدي, يعمل على الكمبيوتر المحمول, يكتب القصة التي ستنقله من الفقر وتضعه في منزله الخاص. |
Senin büyük büyükbaban Johnson Square'de kendi evine sahip olan ilk siyahi adamdı. | Open Subtitles | كان لجدك الأعظم أول رجل أسود يملك منزله الخاص في (جونسون سكوار) |
Ama kendi evine geçmeyi düşünen diğer oğlum Brennan PetSmart'taki işine son verildiği için bizimle yaşayacak. | Open Subtitles | لكن ابني الآخر (بيرنين)، كان سينتقل إلى منزله الخاص لكن... في الآونه الآخره ترك... وظيفته في متجر العنايه بالحيوانات... |
Ayrıca da yarıp bıraktığı hastasını... kendi evinde iyileştirmesini söyleyin. | Open Subtitles | قل له أيضاً إن مريضه الهالك قد ترك المكان كي يتعافى في منزله الخاص |
- Müsaade etmez misin? kendi evinde öyle davranılmayacak. | Open Subtitles | لن يتم معاملته بتلك الطريقة في منزله الخاص |
kendi evinin içinde yakılan bir adamın izi. | TED | بصمة الرجل الذي تم إحراقه داخل منزله الخاص. |
Bir erkek kendi evinin sahibi olmadıkça gerçek bir erkek değildir. | Open Subtitles | الشخص لن يصبح رجلاً حتى يملك منزله الخاص وأولئك الذي يملكون منازلهم الخاصة |
Bir kişinin kendi evinde gizliliği istemesi gayet mantıklı bir beklentidir. | Open Subtitles | من المرسّخ أنّ شخص ما لديه توقعاً منطقياً للخصوصية في منزله الخاص |
Üzerine paçavralar giymiş kendi evinin belli bir bölgesinde dikilen elinde bir kitap ve omuzlarında büyük bir yük taşıyan adam görürüm. | Open Subtitles | رأيت رجلاً يكتسي بقطع من القماش، يقف في مكان معين ووجهه ظاهر من منزله الخاص بهِ، ويوجد كتاب في يده وعبئاً كبيراً على ظهره. |
kendi evinin sahibi olan ilk Chase olabilirim. Üzgünüm kardeşim. | Open Subtitles | سأكون أوّل (تشايس) ملك منزله الخاص |