"من كونه" - Translation from Arabic to Turkish

• olmaktan
• olmaya
• olmanın
• olduğundan
• mi düşündüğünü
• çok daha fazlası

Bir şeyin kayıp olmaktan çıkıp kayıp bir dava olduğunu nasıl anlarsın ki?
فكيف أقول عندما يتحول شئ من كونه مفقودا الي كونه لا امل فيه

Bu, toplumumuz ve ekonomimizi yapılandırmamız adına bize daha fazla seçenek vermeli. Ve bence nihayetinde, sadece bir seçenek olmaktan daha öteye giderek bir mecburiyet halini alacaktır.
وهذا ينبغي أن يوفر لنا المزيد من الخيارات للطريقة التي سنهيكل بها مجتمعنا واقتصادنا، وأعتقد في نهاية المطاف، أن الأمر سيتحول من كونه خيارًا، وسيصبح أمرًّا حتميًّا.

Böylece aynı takım en kötü olmaktan en iyilerden biri olmaya geçebildi.
لذا فنفس الفريق تقدم من كونه الأسوأ ليصبح ضمن أفضل الفرق.

Mantarın olası kazançları ağaçlar arasındaki ağın bir parçası olmanın yanı sıra tam olarak açık değildir.
لعل الفطر يستفيد من أوجه أقل وضوحا من كونه جزءا من شبكة بين الأشجار، لكن الطريقة بالضبط غير واضحة تماما.

Doğru olduğundan emin olmadığımızda, antibiyotik vermekten vazgeçebiliriz.
يمكن أن تتخلى عن إعطاء مضاد حيوي في حال عدم التأكد من كونه مناسب.

Örselenen zihni, seslerin geçmiş zaferlerini mi andığını, yoksa gelecek felaketleri mi düşündüğünü... ya da çöl rüzgarının mı kendisini delirttiğini merak etti durdu.
ذهنه المعذب كان يتعجب من كونه يستدعى ذكرى آخر الإنتصارات أو ينتحب من أجل نذير المصائب التى ستقدم بعد ذلك و سواءا كانت الأنفاس الملتهبه للصحراء قد أذابت دوافعه نحو الجنون

İnsanların anlamasını istediğim şey, tasarımın şirin sandalyelerden çok daha fazlası, hatta ilk ve en önemlisi, hayatımızın çevresindeki herşey olduğudur.
أريد الناس إن تفهم إن ذلك التصميم هو أكثر بكثير من كونه كراسي جذابة, إنه أولا وقبل كل شيء،كل ماهو حولنا في حياتنا.

Öyle bir an geliyor ki, meslek olmaktan çıkıyor.
. . هناك لحظة عندها يكون الأمر أكثر من كونه لعبة

Görünüşe göre Jake kamyon sürücüsü olmaktan daha yetenekli.
تبدو وكأن جاك لديه موهبة أكثر من كونه مجرد سائق شاحنة

"Artı bir"im olmaktan ne kadar sıkıldığını fark etmemişim.
لم يسعدني مدى شعوره بالضجر من كونه مرافقي.

Dolayısıyla vakum, "hiçbir şey" olmaktan kesinlikle madde, anti-madde yaratımı ile dolu bir yer olmaya geçer.
لذا، فإن الفراغ كما يعرف من كونه لا شيء لكونه مكاناً يعج تماماً بهذه المادة، إنشاء المادة المضادة.

Akıl hocası olmaktan şehvet meraklısı olmaya geçtiği zaman soğudum.
لا كان ذلك عندما تحول من كونه معلماً الى فاسق لعين

Bu kahramanlık olmaktan çıkıp kanunsuz olmaya başladı.
بدأت أشعر بأن هذا عمل إجرامي أكثر من كونه بطولي

Baba bir çocuk olmanın temeline dönmeye çalışıyorum.
ما نحاول القيام به 'م هو العودة إلى الأساسيات من كونه طفلا.

Yalancı, ihanet eden bir şerefsiz olmanın stresi, sonunda onu gebertti.
الضغط من كونه كاذباً وخائناً تخلخل إليه أخيراً

En azından şimdi polis olmanın... barmenlikten daha zor oldğunu anlar.
ما لا يقل عن الآن، وقال انه يفهم كونه شرطي هو أصعب بكثير من كونه نادل.

Bu arabanın içinde Latin olduğundan utanan biri var demek oluyor.
يعنى أنه يوجد فى هذه السيارة من يخجل من كونه لاتينيا ؟

Doğru olduğundan emin olduğum şeylerin aslında ne kadar mesnetsiz olabileceğini düşündüm.
بدأت بالتفكير في كل شيء كنت واثقة من كونه صحيحاً و كيف أنها قد تكون جميعها واهية

Tasvip ettiği bir alan olduğundan emin değilim.
و لكني لست متاكده من كونه مجالا معتمدا منه

Örselenen zihni, seslerin geçmiş zaferlerini mi andığını yoksa gelecek felaketleri mi düşündüğünü ya da çöl rüzgarının mı kendisini delirttiğini merak etti durdu.
ذهنه المعذب كان يتعجب من كونه يستدعى ذكرى آخر الإنتصارات أو ينتحب من أجل نذير المصائب التى ستقدم بعد ذلك و سواءا كانت الأنفاس الملتهبه للصحراء قد أذابت دوافعه نحو الجنون

Dağarcığında dışarıda olandan çok daha fazlası var.
فهو واقعٌ في ملذات خمره أكثر من كونه واعٍ