Ve bazı durumlarda orjinal olma isteğimiz aslında bir çeşit düzeltme. | TED | وفي بعض الحالات، رغبتنا بالتميز تكون في الواقع نوعا من التعديل. |
Raporu okudum. Bir çeşit ateş topu gördüğünü iddia ediyor. | Open Subtitles | نعم، قرأت ذلك التقرير، وتدعي شاهدت نوعا من روح فوكسفيرية |
Bu senin mi yoksa bir çeşit dul-yetim fonu mu? | Open Subtitles | هل هذا لك، أو مثل، نوعا من صندوق أرملة يتيمه؟ |
Tüm normal sosyal etkileşimimiz bu tür müşterek ifadelere bir tür davete dönüşür. | TED | كل تفاعلاتنا الاجتماعية الطبيعية تصبح نوعا من الدعوة لهذا النوع من التعبير الجماعي. |
Belki bir tür yanlış anlama veya kötü bir şakaydı. | Open Subtitles | ربما يكون نوعا من سوء الفهم , او الدعابة السيئة. |
Size veya ekibinize, karşı hiçbir şeyim yok ama benim iş hassas bir tür gerektirir sadece yıllarca kazanılan aşinalıkla geliyor. | Open Subtitles | لا أحد ضدك أو فريق عملك ولكن عملي يتطلب نوعا من الدقة و هو لا يأتي إلا من سنوات من الألفة |
Hologram gibi bir şey vardı. Savaşın falan geldiğini söyledi. | Open Subtitles | كانوا على هيئة هيلوغرام قالوا ان نوعا من المعارك قادمة |
Bu bir çeşit şeytana tapma değilse ne olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | اذا لم يكن هذا نوعا من انواع طقوس عبدة الشيطان |
Güvenliği kıran kişi bir çeşit küçülme teknolojisine sahip yetişkin bir erkek. | Open Subtitles | مصدر الخرق عبارة عن ذكر بالغ والذي يملك نوعا من تقنية التقلص. |
Bir çeşit robot-haşere ya da robot-böcek ürettiler. | TED | قد كونوا نوعا من الروباتات الحشرية. أو الروبوتات البقية. |
Alabildiğim tek şey bir çeşit anlaşma oldu. | TED | لذلك الأشياء الوحيدة التي تمكنت من الحصول عليها كانت نوعا من التسوية. |
Aynada farklı bir kolon görebilirisiniz, eğer kolonun arkasında ayna varsa, bu bir çeşit optik yanılsama yaratmaktadır. | TED | يمكنك أن ترى عمودا مختلفا في المرآة، إذا لم يكن هناك مرآة خلف العمود يخلق ذلك نوعا من الخداع البصري. |
Belki de içinde kim bilir neyin olduğu bir çeşit Pandora'nın Kutusu'nu açacaksınız. Haklılık payları var mı? | TED | ستفتحون نوعا من صندوق بَانْدُورَا لا أحد يعلم ما قد يخرج منه.هل هم على صواب فيما يفعلون؟ |
Sizin de muhtemelen bildiğiniz üzere, bilimde, bir çeşit özel makale yazdığınızda sadece 6 ya da 7 kişi okur. | TED | كما تعلمون على الأرجح، في العلم، عندما تكتب نوعا من المقالات الخاصّة، فقط 6 أو 7 أناس يقرؤونه. |
Kendisini bir tür kral sandı ve bir veliahdının olmasını garantiye aldı. | Open Subtitles | هو إعتقد نفسه نوعا من الملوك وتأكد يقينًا أن لديه وريث للعرش. |
Şu an bir tür patlama olduğu bilgisi bana ulaştı. | Open Subtitles | لقد قيل لي أن تمت كان هناك نوعا من الانفجار. |
Bir tür gizleme aygıtı tasarlamış olmaları mümkün değil mi? | Open Subtitles | هل من الممكن أنها قد وضعت نوعا من الحجب الجهاز؟ |
Sadece destek istemiştim, bu tür bir zorlama değil. | TED | أردت فقط مباركة، أنا لم أرد نوعا من الإلزام. |
Sizi canlı tutarlar. cenneti verir, süpergüç diye adlandırdığımız bir tür davranışsal güç verir. | TED | هي تبقينا على قيد الحياة. تعطينا الفطيرة، تعطينا نوعا من اللّكمة السلوكيّة و التي سمّيناها بالقوة الخارقة. |
Ve yeniden canlandırılan soyu tükenmiş hayvanları da üzerine çalışabilecekleri bu tür bir güzel haber olarak görüyorlar. | TED | فهم يعتبرون إحياءحيوانات منقرضة من جديد نوعا من الأخبار الجيدةالتي يمكن البناء عليها للمستقبل. |
Pekala bu bir tür kurban veriş değil tam tersine. | TED | لذا فإنها ليست نوعا من التضحية، العكس تماما. |
Mesuliyetten kaçma falan. | Open Subtitles | كما تعلمون، نوعا من التهرب فكرت في العودة الى الوطن و رؤية بعض الأصدقاء |