Bu gece sana söylediğim her şey gerçeğin ta kendisi Niklaus. | Open Subtitles | كل شيء واحد قلت لك الليلة هي الحقيقة، نيكلاوس. |
Tristan ben olsam hızlı olurdum tabi Niklaus'un zavallı kızın bağırsaklarını çıkarmasını istemiyorsan. | Open Subtitles | تريستان لو كنت مكانك لفعلت الأمر بسرعة إلا إذا أردت أن يقوم نيكلاوس بنزع أحشاء الفتاة المسكينة |
Niklaus gibi yara da baş belâsı bir şey sadece. | Open Subtitles | إنّها مثل (نيكلاوس)، فهي أشدّ إزعاجًا من أيّ شيء، حقًّا. |
Geçen her saniye de Niklaus'a tarif edilemez bir ızdırap çektiriyor. | Open Subtitles | وفي كلّ ثانية يظلّ داخله يُنزل بـ (نيكلاوس) عذابًا لا يوصف. |
Bunu yapmak uzun zamandır zaten kafasındaydı. Niklaus, bir ay oldu. | Open Subtitles | وهي رغبة أضمرتها لوقت طويل - نيكلاوس)، لقد مرّ شهر) - |
Seni temin ederim ki bu konu bana uzaktan yakından komik gelmiyor Niklaus. | Open Subtitles | أؤكّد لك أنّ هذا الأمر لا يقترب البتّة من كونه طريفًا يا (نيكلاوس). |
Bu şehirdeki yara tahmin ettiğimden çok daha derinmiş Niklaus. | Open Subtitles | التصدّعات التي في هذه المدينة أعمق مما ظننت يا (نيكلاوس). |
Bana kalırsa Niklaus ve Elijah'ın yapmak istedikleri de buydu. | Open Subtitles | أفترض أن ذلك هو هدف إيلايجا) و(نيكلاوس) من بداية الأمر) |
Bu kuşların öttüğünü duyduğunda Niklaus, bil ki ben yanındayım. | Open Subtitles | {\pos(190,210)} أيّان تسمع أحدها يغرّد يا (نيكلاوس)، فتذكّر أنّي معك |
Niklaus'un kurt yanını bastırmak için yaptığım büyüde kanını kullandım. | Open Subtitles | استخدمت دمائها لتثبيت التعويذة التي قمعت شقّ المذؤوب في (نيكلاوس). |
Seçmesine izin ver Niklaus. | Open Subtitles | أعطيها كرامة هذا الإختيار، نيكلاوس |
Eğer Bataklık'a giderseniz sizi Dahlia'ya karşı koruyamam. Ya da Niklaus'tan. | Open Subtitles | إن ذهبت للجدول، فلن تمكنني حمايتك من (داليا) ولا من (نيكلاوس). |
Görünüşe göre dün gece Niklaus'un yapılacaklar listesi epey kabarıkmış. | Open Subtitles | {\pos(190,220)} يبدو أن قائمة أعمال (نيكلاوس) لليلة البارحة كانت حافلة |
Biliyor musunuz, bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama Niklaus'a yürekten katılıyorum. | Open Subtitles | لعلمك، لم أتوقّع أن أقول هذا لكنّي أوافق (نيكلاوس) من صميمي. |
Bunun için bir şiir vardır sanırım sen ne dersin, Niklaus? | Open Subtitles | أفترض أن ثمّة أمثوله شعريّة في هذا، ألا توافقني يا (نيكلاوس)؟ |
Eğer Niklaus Mikaelson'ın kefaretini engellersen yemin ediyorum bambaşka türde bir kabus getiririm. | Open Subtitles | إن أعقت خلاص (نيكلاوس مايكلسون) فأعدك أن أنزل عليك كابوسًا من نوع آخر. |
Katerina, tanıştırayım Lord Niklaus. | Open Subtitles | (كاثرينا)، اسمحي ليّ أن أقدم لكِ السيّد (نيكلاوس). |
Niklaus babamın bana verdiği isim. Lütfen bana Klaus deyin. | Open Subtitles | (نيكلاوس) هو الأسم الذي أسمانيبهِوالدي،رجاءً.. |
Bu dünyada korkuları olmayan hiç kimse yoktur, Stefan. Niklaus bile. | Open Subtitles | ليس من أحدٍ في هذا العالم لا يخاف يا (ستيفان)، ولا حتى (نيكلاوس). |
Senin bu küçük, boş bir hayat sürüyorsun be Klaus. | Open Subtitles | يا لها من حياة واهية تلك التي تحياها يا (نيكلاوس) |
Nik de bu işi aptal resim çizme işiyle hiç de kolaylaştırmıyor. | Open Subtitles | وطبعًا (نيكلاوس) لا يسهّل الأمر بلوحته ضاربة الحمرة. |