"هائل" - Translation from Arabic to Turkish

    • büyük
        
    • fazla
        
    • kocaman
        
    • dev
        
    • inanılmaz
        
    • muazzam
        
    • harika
        
    • şiddetli
        
    • yoğun
        
    • Olağanüstü
        
    • muhteşem
        
    • müthiş
        
    • devasa
        
    Sadece Fransa'da çeyrek milyon farklı birimin olmasından ötürü, büyük çaplı bir değişim çok ciddi bir parçalanmaya neden olurdu. TED بوجود ربع مليون وحدة قياس مختلفة في فرنسا لوحدها، فإن أي تغيير يطبّق على نطاق واسع سيحتاج لحدوث اضطراب هائل.
    Çok büyük bir fark. Değişik bir IQ puanı kümesi gibi bu. TED هذا هائل. هذا يماثل مستوي كامل مختلف من مستويات درجات إختبار الذكاء.
    200'den fazla katlanır sandalye ve çok miktarda buz aldım. Open Subtitles عندي أكثر من مائتي كرسي مطوي وكمّ هائل من الثلج.
    Ama bu kocaman bir yalan olurdu çünkü, adeta kıçımın ağrısı oldun. Open Subtitles لكن تلك ستكون كذبة كبيرة بدينة لأنك كنت ألم هائل في مؤخرتي
    dev bir küvet gibidir. Tek yapman gereken tıkacı çekmektir. Open Subtitles انه مثل حمام هائل كل ما علينا هو سحب السدادة
    Bu acının, sevginin, çaresizliğin öfkenin ve büyük bir beklentinin inanılmaz bir ifadesidir. Open Subtitles ..إنّها تعبيرٌ هائل عن عن الألم، عن الحب، عن اليأس والغضب والأمل الكبير
    Ancak havadan ve denizden gelen muazzam destek ile Salerno işgalcileri tutunmayı başarabildi. Open Subtitles لكن بوصول دعم هائل من الجو والبحر أصبح بأمكان قوات الحلفاء الأحتفاظ بمواقعهم
    harika. Yine konu mankeni oldum. Burası da o mankeni parçalayacak muhabirlerle dolu. Open Subtitles بالضبط, انا لحمة في الغرفة ثانيةً هذا مسلخ هائل من اللحم في الغرفة
    Bin yıllık bir vadede bu, bizim San Andreas gibi aktif fay hatlarında ne zaman şiddetli bir deprem olacağına dair tahminler yapmamamızı sağlar. TED على مدار آلاف السنين، هذا يسمح لنا بعمل تنبوءات حول تصدعات نشطة للغاية، مثل سان أندرياس، المتأخرة عن زلزال هائل.
    Bir şekilde adamın kan dolaşımına girmişler, yoğun iç kanamaya neden olmuş. Open Subtitles لقد دخلوا بطريقة ما لمجرى دم هذا الرجل سببوا نزيف داخلي هائل
    Ve deney süresince, bu yıldızlar çok büyük mesafe katetti. TED و خلال مدة هذه التجربة تحركت هذه النجوم بمقدار هائل
    - Bu 1,000 metreden oldukça yüksek. - ve, piramitlere göre, daha...büyük mü? Open Subtitles الإرتفاع هنا يزيد عن 1000 متر و هذا مقارنة بالأهرام إرتفاع هائل للغاية
    Bu çocuklar yarım akıllı oldukları için büyük gurur duyuyorlar. Open Subtitles يأخذ هؤلاء الأطفال فخر هائل في أن يكون عقلي فرعي.
    Gerçekten dört kat daha fazla tasarruf yapmanın kişilerin karşılayabileceği yaşam tarzlarında büyük bir fark yarattığı gerçeği üzerinde düşünmek istiyorum. TED أريد فعلا أن اعتبر حقيقة الادخار أكثر بأربعة أضعاف هو فرق هائل فيما يخص نمط الحياة الذي سيمكن للناس أن يدفعوا قيمته.
    kocaman bir balık sürüsü gibi hissettiriyorlardı, bir çeşit beklenmeden çıkan davranış türüydü. TED يبدون كقطيع هائل من الأسماك، كان شكلاَ من أشكال السلوك الناشئ.
    Bazıları yeni dünyaları fethetmiş bazıları dev boyutlara kadar büyümüştür. Open Subtitles غزا بعضها عوالم جديدة، و أخرى كبر حجمها بشكلٍ هائل
    Sadece genetik benzerliği karşılaştırarak bile genetik biliminden inanılmaz miktarda bilgi edinebilirsiniz. TED هناك كم هائل من المعلومات عن الجينات فقط بمقارنة تشابه الجينات.
    muazzam bir beyin takımı Patriot Act koruması altında bunu inşa etti. Open Subtitles كم هائل من الأفكار المزيفة تعمل فى حماية تحت شعار الأخلاص الوطنى
    harika bir iş çıkardın, bunun için sana müteşekkiriz Kyle. Open Subtitles الآن، لقد قمت بعمل هائل لكن سأتولى الأمر من عندي
    Sovyet ordusunu son derece acımasız, şiddetli bir hücumla ve iyi bir taktikle kuzeye ve doğuya doğru geri püskürteceğiz. Open Subtitles سندفع الجيوش السوفيتية نحو الخلف في الشمال والشرق بهجوم هائل وقاسٍ
    Bir şekilde adamın kan dolaşımına girmişler yoğun iç kanamaya neden olmuş. Open Subtitles لقد دخلوا بطريقة ما لمجرى دم هذا الرجل سببوا نزيف داخلي هائل
    ES: Doğru. Bu noktada bir argüman ortaya çıkıyor: büyük Biraderin gücü Olağanüstü arttı. TED إد: صحيح هنالك حجة لابد أن تقام هي أن سلطات الأخ الأكبر قد إزدادت بشكل هائل.
    Bu adam ya muhteşem bir aktör ya da ölü. Open Subtitles حسناً ، أمّا ذلك الرجلِ ممثل هائل أَو هو ميتُ.
    Bilgiyi elde edip, onu muazzam ve müthiş bir hâle dönüştürüyorsun. Open Subtitles أعتقد بأنك تحصل على المعلومات و تحولها لشيء هائل و فظيع
    Etkileri devasa ve neredeyse evrensel olduğu hâlde, bu liderleri sadece ufak bir grup insanın seçmesine izin veriliyor. TED عدد قليل فقط من الأشخاص هم المسموح لهم بالتصويت لهؤلاء القادة، بالرغم من أن تأثيرهم هائل ويكاد يكون عالمياً.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more