Neyse, işte bu yüzden rahibelerden, Tanrı'dan... ve dinden tiksinirim. | Open Subtitles | على أية حال, هذا هو سبب كراهيتى للراهبات والربّ والدين. |
İşte bu yüzden, ayrılacağız, kaçacağız saklanacağız ve hayatta kalacağız. | Open Subtitles | و هذا هو سبب انقسامنا، سوف نهرب سنختبئ و سننجوا |
Tam olarak O yüzden geldim, Mösyö Lake. | Open Subtitles | هذا هو سبب وجودى هنا بالتحديد ,سيد ليك ؟ |
O yüzden sana söylüyorum. İnsanlar sana gülüyor. | Open Subtitles | و هذا هو سبب إخباري لك ذلك , لأنني اعتقدت أنك لاتريد أن يضحك عليك الناس من خلف ظهرك هذا كل شيء |
Bunun için sizi de aramızda görmek beni çok sevindirecek. | Open Subtitles | ليكون لهم دورا في الجمعيه و هذا هو سبب سعادتي |
Burada olmamın tek sebebi bu. Başka bir sebep düşünemiyorum. | Open Subtitles | هذا هو سبب وجودي هنا ولا يوجد سبب أخر لوجودي |
Tabii bu konuyu sunmanın gayriresmî yolu-- Bu nedenle bir fark var. | TED | وهذه طريقة غير رسمية لعرض ما يحصل... هذا هو سبب وجود الاختلاف. |
İşte bu yüzden burayı ziyaret eder, boğa festivali izlemek için. | Open Subtitles | هذا هو سبب زيارته لهذا المكان, لحضور مهرجان الثيران |
İşte bu yüzden artık bu işi icra eden kalmadı. Kimse öğretmiyor. | Open Subtitles | هذا هو سبب عدم وجود لاعبين ، ولا أحد يتدرب |
İşte bu yüzden bize veya toplantılarımıza katlanamıyorlar ve bize laf atıp saldırmak için caniler kiralıyorlar! | Open Subtitles | هذا هو سبب عدم إستطاعتهم تحملنا أو تحمل إجتماعاتنا و إستخدامهم لقاطعى الطريق المأجورين للسخريه منا و مهاجمتنا |
İşte bu yüzden sen en büyük kardeşsin, her zaman düşünüyorsun. | Open Subtitles | هذا هو سبب كونكِ الأخت الكبرى، فأنتِ دائماً ما تُفكّرين |
Belki de Matthew'ın yanında O yüzden rahatsızdın. | Open Subtitles | إذاً، قد يكون هذا هو سبب انزاعجكِ من، ماثيو |
Belki O yüzden garip davranıyorsundur dedim. | Open Subtitles | لأني كنتُ أعلم بأن هذا هو سبب تصرفاتك الغريبة |
Yok, seninkini kullanacağım. O yüzden benimle geliyorsun. | Open Subtitles | لا، أنا ساستعملك أنت هذا هو سبب مجيئك معي |
O yüzden ona direk istikameti deriz. Tam o direğe doğru ilerliyorsun. | Open Subtitles | هذا هو سبب تسميته بمسار القائم عليك أن تتجه الى القائم |
Bunun için mi kalmamıza izin verdin? Bizi pazarlık malzemesi yapmak için mi? | Open Subtitles | هل هذا هو سبب إنتظارنا ، لذا هل يمكن أن تستعملنا كأوراق مساومة؟ |
Bugünlerde hissettiğim ağırlığın sebebi bu olabilir sanırım. | Open Subtitles | أعتقد أن هذا هو سبب الإحساس بهذا الثقل هذه الأيام ، أحياناً |
Bu nedenle onları bilgisayarda bulamadınız. | Open Subtitles | هذا هو سبب عدم عثورك عليها فى الكومبيوتر |
Bu yüzden mi on dört kere aradınız? Emekli olduğunuz için mi? | Open Subtitles | هذا هو سبب اتصالك بنا 14 مرة " كونك اعتزلت " ؟ |
- Ve beni izliyordun. - Bu yüzden sürekli izleniyormuşum gibi hissediyorum. - Haydi. | Open Subtitles | -مما يعني انكُ تراقبني ولربما هذا هو سبب شعوري بأني مراقبة طوال الوقت |
Burada olma sebebim bu. | Open Subtitles | بالتأكيد؛ فلين؛ اكتشف ذلك هذا هو سبب وجودك بهذه المهمة |
Ben de bu yüzden aradım. Seni golften sonra... yemeğe çıkarmak için. | Open Subtitles | هذا هو سبب اتصالى بعد مبارة الجولف سوف نذهب للغذاء |
Multimilyonerdir ve sanırım bu yüzden bu fotoğrafta gülümsüyor. | TED | إنه مليونير، وأعتقد هذا هو سبب ابتسامته في تلك الصورة |
Bence Nairobi Ulusal Parkı'nda aslan sayısının az olmasının sebebi budur. | TED | وأظن ان هذا هو سبب أن الأسود قليلون في منتزه نيروبي الوطني. |
İnsanlar Seni bu yüzden tutuyor, çünkü dilsizsin. | Open Subtitles | حسناً ، هذا هو سبب استئجار الناس لك ، لأنك كتوم |
Metne 13. bölümü koymasının sebebi buymuş. | Open Subtitles | أقصد أن هذا هو سبب وضعه للفصل رقم 13 في الدستور |
Muhtemelen pistin uzunluğu ile ilgili endişenlenmememin nedeni bu. | TED | وربما هذا هو سبب عدم تورطي أثناء تحديد طول مدرجي. |
İnsanların okuma gözlüğü veya bifokal lens takmasının nedeni budur. | TED | هذا هو سبب ارتداء الناس نظارات القراءة أو العدسات ذات البؤرتين. |