Pittsburgh gibi yerlerin bir çok bölgesinde, beş dakika yürüyüş mesafesinde olan çok az şey var. | TED | هناك القليل من الأماكن التي تقع ضمن خمس دقائق سير في معظم المناطق مثل بتسبيرج. |
Ortaya çıkardığımız şey bizi koruyacak çok az yasa olduğu ve olanların da tam anlamıyla uygulanmadığıydı. | TED | ما كشفناه هو أن هناك القليل من القوانين لحمايتنا وتلك القوانين التي نمتلكها لا يتم تطبيقها بالشكل صحيح. |
Popüler kültürde doğru olan şeylerin sayısı çok az ve birkaç şeyden tamamen emin olmak iyi olabilir. | TED | هناك القليل من الحقيقة في الثقافة الشعبية الشائعة، وإنه لجيد التأكد من أشياء قليلة. |
Karımı korumak için hemen hemen her şeyi yaparım. | Open Subtitles | هناك القليل من الأمور التي لن أفعلها لحماية زوجتي |
Karımı korumak için hemen hemen her şeyi yaparım. | Open Subtitles | هناك القليل من الأمور... التي لن أفعلها لحماية زوجتي |
Buzdolabımın ücra bir köşesinde hoşuna gidebilecek biraz peynirim olacaktı. | Open Subtitles | أعتقد بأن هناك القليل من الجبن خلف ثلاجتي إذا أردت منها لدي جبن إذا اردت منه أيضاً |
Buzdolabımın ücra bir köşesinde hoşuna gidebilecek biraz peynirim olacaktı. | Open Subtitles | أعتقد بأن هناك القليل من الجبن خلف ثلاجتي إذا أردت منها |
Aslında, çok küçük bir bebekte, herhangi bir bilişsel becerinin varlığına dair çok az kanıt vardır. | TED | في الواقع هناك القليل من الأدلة أن هناك أي قدرة معرفية عند الرضيع الصغير جدا. |
Size söyleyecek çok şeyim muhtemelen de çok az vaktim var. | Open Subtitles | إن لدى الكثير لأخبرك إياه ربما هناك القليل من الوقت |
Gerçekten sevdiğim ve hakkında iyi düşündüğüm çok az insan var. | Open Subtitles | هناك القليل من الناس أحبهم والقليل جدا ممن أثق بهم |
Dünyada güzel şeylerin sayısı çok az. Ancak çok fazla acı var. | Open Subtitles | هناك القليل من الجمال في هذا العالم , والكثير من المعاناة |
Açıkçası çok az da olsa, emin olduğum şey bugünlerde olanlar. | Open Subtitles | بصراحة، هناك القليل من الأشياء التي أؤمن بها هذه الأيام |
Ve 200 yıl içinde, belki de çok az insan kalacak. | Open Subtitles | خلال مائتى عام ، سيكون هناك القليل من البشر أحياء ، هذا إن نجا أحد منهم |
çok az organik madde olduğu için su son derece duru. | Open Subtitles | المياه صافيه كالزجاج حيث هناك القليل من المواد العضوية هنا |
Günümüzde Mayanghe koruma alanında yavru maymunlar için tehlike oluşturabilecek çok az yırtıcı var. | Open Subtitles | في هذه الأيام هناك القليل من المفترسين في محمية ميانج و قد تكون خطرة تجاه القردة الصغيرة |
Ama, biliyorsun, çok az sayıda öğrenci, spor bursu alabilir. | Open Subtitles | ولكن كما تعلم هناك القليل من الطلاب الذين يحصلون على منحات رياضيه للدراسه الجامعيّه حسناً ؟ |