Bu istasyonda ruhlarımızı isteyen bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء في هذه المحطه في الحقيقه يريد ارواحنا |
Kanıtta görmeniz gereken bir şey var bence. | Open Subtitles | هناك شيء في الأدلة أعتقد أنه عليك رؤيته جيد |
Benny rolüne dair bilmem gereken bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هناك شيء في هذا الدور تريد ان تخبرني به قبل ان اقرأه ؟ |
Olamaz. Gözüme bir şey kaçtı. | Open Subtitles | يا الهي، هناك شيء في عيني |
Gerçekten çekmecesinde bizim görmemizi istemediği bir şey var mıdır? | Open Subtitles | أتفترض أنه كان هناك شيء في الدرج لم يرد أن نراه ؟ |
Sanırım gazetede benim görmemi istemediği bir şey var. | Open Subtitles | أعتقد هناك شيء في الصحيفة لم يريدني ان اراه ـ ماهو ؟ |
Dişimde bir şey var galiba. Ha s*tir! Ne! | Open Subtitles | حسناَ حسناَ أظن هناك شيء في أسناني ماذا ؟ |
Amerika'da kişisel sorumluluk denilen bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء في أمريكا يسمى المسؤولية الشخصية |
İşte bu yüzden Birleşik Amerika'da "bağırma zinciri" diye adlandırmak istediğim küçük bir şey var. | Open Subtitles | لذا، هناك شيء في الشركات الأمريكيه أفضل أن أدعوها بـ سلسلة الصراخ |
Bulutlarda bir şey var, parlayan bir şey. Baksana. | Open Subtitles | إن هناك شيء في هذه السحب، شيء يلمع، انظر |
O kasetlerde öyle bir şey var ki, hükümet terörizm iddialarını destekleyeceğine güveniyor. | Open Subtitles | هناك شيء في تلك لأشرطة مما يجعل الحكومة تعدها قضية ارهاب |
Bu arada, pantolonun sol cebinde bir şey var sanırım. | Open Subtitles | وبالمناسبة، يبدو أنّ هناك شيء في جيبه الأيمن الأمامي |
Ama eğlenceli olmayan şey... şu an evinizde bir şey var ve... sizi ve çocuklarınızı öldürüyor olabilir. | Open Subtitles | ولكن ما هو غير المرح هو أن هناك شيء في منزلك الآن قد قتل لكم وأطفالك. |
Beni dinle. Dışarıda bir şey var ve bize doğru uçuyor. | Open Subtitles | أسمعيني ، هناك شيء في الخارج وهيّ تطير بأتجاهنا |
Bu evde bir şey var. Hissedebiliyorum. | Open Subtitles | هناك شيء في هذا المنزل أستطيع الشعور به. |
Bu çok zor bir ihtimal, ama sildiği tarama geçmişinde bir şey var. | Open Subtitles | ربما أنه فرصة بعيدة لكن هناك شيء في تاريخ التصفح قام بمسحه |
Gözüme bir şey kaçtı. | Open Subtitles | هناك شيء في عيني |
Ayrıca Cadılar Bayramı olsaydı bile, kâsede bir şey yok ki. | Open Subtitles | حتى وإن كان عيد القديسين حقاً فليس هناك شيء في الوعاء |
Her ikisini de özledim, ama annelerle ilgili bir şey vardır ya, bilirsiniz? | Open Subtitles | اشتاق لوالدي الأثنين لكن هناك شيء في الأم, تعلمون؟ |
Senin genlerinde seni geri getirmelerini sağlayan bir şeyler var. | Open Subtitles | هناك شيء في الجينات والذي من خلاله أستطعنــا إعادتك للحياة |
Dışarıda bir şey falan yok. | Open Subtitles | ليس هناك شيء في الخارج عودي للعمل |
Belki de fıskiyede, başkalaşıma uğramadan larvaları öldürebilen bir şey vardı. | Open Subtitles | ربّما هناك شيء في النافورة قتل اليرقات قبل ان ينهوا التحول |
Yöntem çok kendine has. Veritabanından bir şey çıktı mı? | Open Subtitles | الأسلوب محدد هل هناك شيء في قاعدة البيانات الوطنية؟ |
Kesin olan birşey var, afişe edildiğin gibi sevimlisin. | Open Subtitles | هناك شيء في صالحك أنت جميل فعلاً كما يقولون |
Eğer insanın içinde bu dağın iddiasına yanıt veren bir şey olduğunu, bu çabamızın aslında hayatın çabası olan yukarı ve sonsuza kadar yukarı olduğunu göremiyorsanız neden gittiğimizi anlayamayacaksınız. | TED | إذا لم تستطع الفهم بأن هناك شيء في الرجل والذي يستجيب لتحدي هذا الجبل ويخرج لملاقاته، هذا النضال هو نضال الحياة نفسها في الصعود ودائماً في الصعود، إذاً انت لن تر لماذا نذهب. |