| Gitmemiz gerektiğini biliyorum ama, ikinize de söylemek istediğim bir şey var. | Open Subtitles | أنا أَعْرفُ بأن علينا الذهاب لاكن هنالك شئ أريد أن أخبركما به |
| Eğer böyle hissediyorsan sana söylemem gereken bir şey var. | Open Subtitles | اذا كان هذا هو شعورك اذا هنالك شئ يجب ان اقوله لك |
| Neden benimle başlamıyoruz çünkü sana söylemem gereken bir şey var. | Open Subtitles | حسنا , لماذا لا تبدأ معي لانه هنالك شئ اريد اخبارك به |
| Şimdi sosyal medya ile ilgili keşfettiğimiz gerçekten sürpriz gibi birşey var. | TED | الأن هنالك شئ مدهش حقاً حول وسائل الإعلام الإجتماعية قمنا بإكتشافه. |
| Bence önemsemeniz gereken sadece tek birşey var. Ve bunun test edilebilirliği, bilimsel metodu, Aydınlanmayı ve herşeyi içermesi gerekiyor. | TED | أعتقد أنه هنالك شئ واحد لتقلقوا بشأنه. وذلك يتضمن قابلية الأختبار، الطريقة العلمية، الثقافة، وكل شئ. |
| Bekle, başka bir ayakkabı komasına seni kurban vermeden önce seninle konuşmam gereken bir şey var. | Open Subtitles | انتظري , قبل ان اخسرك بسبب غيبوبة حذاء آخر هنالك شئ اريد ان اتحدث به معك |
| Kabul etmem gerek ki, hikayende eksik bir şey var. Ben bir şey yapmadım, Amanda. | Open Subtitles | وعليّ ان أشاركه الرأي هنالك شئ غريب في قصتك |
| Teşekkürler. Sahibin hakkında benim bilmeyip de senin anlatacağın bir şey var mı? | Open Subtitles | شكراً لك، هل هنالك شئ تريد إخباري به عن صاحبتك التي لا أعرف عنها شئ؟ |
| Vay anasını, asıl meseleye odaklanalım biz. - Bana söylemek istediğin bir şey var mı? | Open Subtitles | يالهي, إخفاء الاثر هنالك شئ تريدين إخباري به ؟ |
| Ama önce sana söylemem gereken bir şey var. | Open Subtitles | لكن هنالك شئ أشعر بأنني يجب علي إخبارك بهِ أولاً |
| O aileyle ilgili içime sinmeyen bir şey var. | Open Subtitles | هنالك شئ بخصوص تلك العائلة لا تبدو صحيحة بالنسبة لي |
| - Lois, sen bir şey demeden önce, sana söylemem gereken bir şey var. | Open Subtitles | لويس , قبل أن تقولي أي شئ هنالك شئ مهم أريد إخبارك به |
| Meleğin doğru söylediğini düşünüyorsun, ama onda güvenemediğim bir şey var. | Open Subtitles | أعلم بأنك تشعرين بأن الملاك محق لكن هنالك شئ ما بشأنه لا أستطيع الوثوق به |
| Hepsini değil ama -- size anlatmak istediğim bir şey var. | TED | لا يمكنني أن أخبركم بها كلها -- هنالك شئ وحيد أود إخباركم به. |
| Yapabileceğim başka bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هنالك شئ أخر استطيع القيام به |
| Berbat bir durum. Şimdi şükredecek bir şey var. | Open Subtitles | هنالك شئ يمكننا أن نُشكر من أجله |
| Ve işte kritik nokta. Hikayede hata diye birşey var. | TED | وإليكم الشيء المصيري هنالك شئ كالخلل في القصة. |
| Tanrı ,birlikte olmaları gereken iki insanın ayrılmasına izin verdiği zaman gerçekten yanlış olan birşey var | Open Subtitles | هنالك شئ خاطئ حتماً عندما يفرق الله إثنان وُجِدوا لأن يكونوا مع بعض |
| Bu çöplükte borçlarını ödemek için Bir şeyler gizlemiş olmalısın. | Open Subtitles | لابد أن هنالك شئ مخبأ في هذه القمامة لتسديد ديونك |
| Benimle olduğun sürece korkacak bir şey yok. | Open Subtitles | هذه مادة منعشة ما دمتم هنا معي ليس هنالك شئ لتخشوه |
| Ortada hiçbir şey yok. Bu sadece bir suçlama. | Open Subtitles | انظر, ليس هنالك شئ مهم إنّه مجرد استدعاء |