| Seni yaralayan adamla ilgili söyleyebileceğin herhangi bir şey var mı? | Open Subtitles | كنّا نتساءل إن كان هنالك ما تخبرنا به بخصوص مَن جرحكَ |
| Öyleyse suç mahalline gidip, gözden kaçırdığımız bir şey var mı bakacağız. | Open Subtitles | بالتأكيد، سنراجع مسرح الجريمة وننظر إن كان هنالك ما فوّتناه |
| Şu an bir randevun yok ama çifte randevu denilen bir şey var. | Open Subtitles | لم يسبق لكِ التجربة ولكن هنالك ما يسمّى بالموعد المزدوج |
| Duygularla açıklanabilecek ve anlaşılacak birşey değil. | Open Subtitles | ليس هنالك فهم فيما يتعلق بالمشاعر ليس هنالك ما تفهمه |
| Benim kendime zaten söylemediğim ve senin bana söyleyebileceğin hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لكنّي أجزم لك، ليس هنالك ما بوسعك قوله لي ولم أقله لنفسي. |
| İçimden bir ses mey-buz'a artık eskisi gibi bakamıyacam gibi geliyor. | Open Subtitles | هنالك ما يشعرني بأنني لن أنظر لشاحنة المثلجات كما في السابق |
| Gazetecilik duruşu denen bir şey var ve ben bir gazeteci olarak duruşumu bozamam. | Open Subtitles | هنالك ما يسمّى بالنزاهة الصحفية وهذا الشئ اتمتع به كصحفي نزيه |
| Phoebe, sana söylemem gereken bir şey var. | Open Subtitles | فيبي، هنالك ما أرغب بأن أخبركِ إياه |
| -Bana burasıyla ilgili söylemediğin bir şey var mı? hiçbir şey! Ben de sadece tahmin yürütebilirim. | Open Subtitles | -هل هنالك ما لم تخبرني به عن هذا المكان ؟ |
| Canını sıkan bir şey var gibi. | Open Subtitles | ولكنه يبدوا كأن هنالك ما يزعجك |
| Durmanı sağlayacak söyleyebileceğim bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هنالك ما اقوله سوف يجعلك تنتظر؟ |
| Bak bilmen gereken bir şey var. | Open Subtitles | اسمعي، هنالك ما قد يتوجّب عليكِ معرفته |
| Demek ki masama yatırılmasını gerektirecek bir şey var mı diye kontrol etmem için biraz zamanım var. | Open Subtitles | "ممّا يمنحني متسعاً لتفقّد منزله ورؤية إن كان هنالك ما يؤهله لوضعه على طاولتي" دعني أخمّن |
| - Yapabileceğim bir şey var. | Open Subtitles | هنالك ما يمكنني فعله, يمكنني الحرص على أن يتبع التحقيق الأدلة... |
| Aslında, Bende acil birşey olduğunu zannetmiyorum. | Open Subtitles | في الواقع، لا أعتقد بأنَّ هنالك ما هو عاجل |
| Bekle. Buradayken sana birşey sormalıyım. | Open Subtitles | لحظة، طالما أنتِ هنا هنالك ما أريد سؤالك بشأنه |
| Burada çalınacak bir şey yok, neyse. Bay. | Open Subtitles | ليس هنالك ما يُسرق على أي حال مع السلامة |
| Bakın kızlar, gerçekten üzülecek bir şey yok. | Open Subtitles | يافتيات، ليس هنالك ما يستحق أن تنزعجوا من أجله |
| Tamam, içimden bir ses bizden kaçmadığını söylüyor. | Open Subtitles | حسناً، هنالك ما يشعرني بأنه لا يهرب مِنَّا |
| hiçbir şey bulamadılar. | Open Subtitles | هذا ما سيحدث، فليس هنالك ما يستطيع اكتشافه |
| Temizsen endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | بما أنّك رزينٌ حقاً، إذن ليس هنالك ما تخشاه |
| Geri dönmemizi gerektirecek bir şey yoksa neden sahile geri dönüyoruz? | Open Subtitles | لمَ نعود إلى الشاطئ إن لم يكن هنالك ما نعود لأجله؟ |