burada yaptığımız şey, resmi alıp 3 boyutlu model uzayı içine getirmektir. | TED | فما نحاول فعله هنا هو أخذ الصور وبثها في النموذج ثلاثي الأبعاد |
burada bakmakta olduğunuz şey toplumsal bir grubun bağlantı analiz haritasıdır. | TED | ما تشاهده هنا هو عبارة عن خريطة تحليل لارتباط مجموعة اجتماعية. |
burada 30 yıllık bir süre içerisinde aynı yolu görüyoruz. | TED | وما ترونه هنا هو طريق واحد على مدار 30 عامًا. |
Onlar intihar dediler ben ise goblinler dedim, ve beni buraya kapattılar. | Open Subtitles | عندما يقولون انتحارا وانت تقول الجن هنا هو المكان الذي يضعوك فيه |
buraya gelmemizin tek sebebi, en son davamızın çekini almak. | Open Subtitles | إن السبب الحقيقي لوجودنا هنا هو أخذ مستحقاتنا بالقضية الأخيرة |
buradaki anahtar fizik prensibi su kaynamaya başladığında 1.600 faktöre kadar genişlemesidir. | TED | المبدا الفيزيائي هنا هو انه عندم يغلي الماء ويتبخر يتمدد بمعامل 1.600 |
burada bizden önce gidenlerin tozları var ilk erkek ve ilk kadının bile. | Open Subtitles | هنا هو الغبار من أولئك الذين ذهبوا قبلنا، حتى أول رجل وأول امرأة. |
Hayır. burada göçen bir şey varsa o da kumanda! | Open Subtitles | لا، الشيء الوحيد الذي يعاني من انهيار هنا هو الريموت |
İspatlayın. burada tek yaptığın, elde edemeyeceğin bir şey için yardım almak. | Open Subtitles | كل ما تقومون به هنا هو يبحث عن مساعدة أنك لن تحصل. |
Hala burada olmasının nedeni kızı... ve kızıyla tek bağlantı taksi şoförü. | Open Subtitles | سبب وجوده هنا هو ابنته والطريقه الوحيده للوصول اليها هو سائقة الاجره |
burada bulunmamın tek sebebi, Yüzbaşının beni içeri almak zorunda olduklarını söylemesiydi. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجودي هنا هو أنّ القائد قال بأنّ عليهم السماح بحضوري |
Bay Weston'un burada olma sebebi benim Mahoney'ye olan mirasımın değerini saptamaktır. | Open Subtitles | السبب الوحيد لوجود السيد ونستون هنا هو ان يحدد ارثي للاَنسة ماهوني |
Aşağı in ve eşyalarını buraya getir burası yeni odan | Open Subtitles | انزل إلى الأسفل احضر أشيائك لأن هنا هو منزلك الجديد |
İnanamıyorum. buraya geliş amacımızın çocuklardan uzakta bir gece geçirmek olduğunu sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت ان الهدف من المجئ هنا هو قضاء ليلة من غير اطفال |
Fakat buraya gelebilmemin nedeni budur. | TED | ولكن السبب الذي اتى بي هنا هو لهذا السبب |
Diop'un buradaki zekiliği ve keskinliği, onun tarihe geri gitmesi. | TED | الأمر الذكي والفطن حول ديوب هنا هو أنه يعود بالتاريخ. |
Tamam, hiçbir şeyi hafife almayın. buradaki failimiz hasta bir herif. | Open Subtitles | حسناً ، هذه الابتسامات لن تساعدنا غرضنا هنا هو تهدئة الأوضاع |
İşte burası efendim. | Open Subtitles | هنا هو يا سيدي هناك |
Bizim burda olmamızın tek sebebi bu o olimpiyatlara katılsın diye burdayız. | Open Subtitles | إن السبب الوحيد لوجودنا هنا هو لأننا اتفقنا أنها ستذهب إلى الأولمبياد |
Şerif, Asıl problem olan test etmek üzere oldukları şu süper-çarpıştırıcı. | Open Subtitles | شريف، المشكلة الحقيقية هنا هو هذا المصادم الذي سيوشكوا أن يختبروه |
İşe bakın Buradaymış. | Open Subtitles | أوه، أنظر، هنا هو. |
Ama bunların en büyüğü aşktır". | Open Subtitles | لكن الأعظم هنا هو الحبّ.." |