Belki de spor takıntısı yüzünden Jack için çok zor oldu. | Open Subtitles | ربمـا انه هوسه مع الرياضة, لكن كان الامر صعباً لـ جاك |
O ölünce takıntısı yüzünden annesine benzeyen cesetleri çıkarmaya başladı. | Open Subtitles | بعد موتها هوسه أجبره على استخراج جثث نساء يشابهن أمه |
Yılanlara olan takıntısı yüzünden ayrıldık. | Open Subtitles | لقد انفصلنا بسبب هوسه بالثعابين اللعينه. |
Şüphelinin Garrett'ın tahtına geçmeye çalıştığını düşünüyoruz, eğer bu takıntısının ilk safhaları ise o zamanlar onu alkışlamış olabilir. | Open Subtitles | ظننا ان الجاني يحاول الاطاحة بـ غاريت لكن ان كانت تلك المراحل المبكرة من هوسه فقد يكون قام بتأدية التحية له حينها |
Garcia, saplantısının derinliğine bakılırsa muhtemelen bu hastalığın en çok görülen cinsinden. | Open Subtitles | غارسيا,لأن هوسه شديد جدا فمن المرجح انه مصاب بالدرجة الشديدة من المرض |
Sayılara olan takıntısını açığa çıkaran Reid'di. | Open Subtitles | كانوا احد الامور المزيفة ذلك كان ريد من اكتشف ذلك هوسه بتلك الارقام |
Ben nasıl kocamın acayip saplantısını göremediysem sen de kardeşininkini göremezdin. | Open Subtitles | لم تكن تتوقع هوسه بالبرنامج هكذا ونفس الأمر مع زوجي |
Bahsettiğim konu sana olan takıntısı yüzünden nasıl bir adam haline geldiği. | Open Subtitles | أتحدث عن الشخص الذي تحول إليه بسبب هوسه بكِ |
Temizlik ve düzen takıntısı içine işlemiş. | Open Subtitles | هوسه بالنظافة و الترتيب قوي جدا |
Popüler kültür takıntısı onu yabancılaştırmıştı. | Open Subtitles | هوسه بالتلفاز و الأفلام جعله منعزلاً |
Josef Hanlon takıntısı da o zaman başladı. | Open Subtitles | عندها بدأ هوسه يلفت إنتباه جوزيف هانلون |
Manken ve bebek takıntısı. | Open Subtitles | مثل هوسه بالدمى والعارضات الخشبية. |
Onun ailesini kurtarmaktaki takıntısı hepinizin ölümü olacak. | Open Subtitles | هوسه لإنقاذ أسرته سيميتكم أجمعين |
Onun seninle ne takıntısı var? | Open Subtitles | ما سبب هوسه بك؟ |
Kuş takıntısının bir şey ifade ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | عرفت أن هوسه بالطيور كان يرمز لشيء ما |
Ona olan takıntısının bir parçasına dönüşmüş olabilir. | Open Subtitles | من الممكن أن ذلك أصبح جزء من هوسه بها. |
Sana saplantısının bize televizyon dizisine mal olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | هل تدركين أن هوسه بك كلفنا مسلسلاً تلفزيونياً؟ |
Tabii onun inatçı saplantısının da öznesi. | Open Subtitles | بالإضافة إلى موضوع هوسه العنيد |
- Van Doren saplantısının bir ürünü. | Open Subtitles | أحد أعراض هوسه بـ (فان دورن) |
Buluşmalara giderek takıntısını tedavi etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | يحاول معالجة هوسه بالذهاب لإجتماعات. |
Tek yapacağın onun saplantısını artırmak. | Open Subtitles | كل ما يمكنك القيام به هو أغضابه وأشعال هوسه. |
Bu kana olan saplantısını açıklar. | Open Subtitles | ذلك سيفسر هوسه بالدماء |