Ve ihtiyacım olanın daha önce yapmadığım bir şey olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | أعتقد أنّ ما أحتاجه هو شيءٌ لم أحظى به من قبل أبداً |
Ona testosteron blokörünün başka bir şey olduğunu söylemelisiniz. | Open Subtitles | يجب أن تخبريه أنّ مضادّ التستوسترون هو شيءٌ آخر |
İnsanların benden sürekli bir şey bulmamı istemeleri, ama asıl hazinenin tamamen başka bir yerde olması harika. | Open Subtitles | من الرائع أن الناس دائما ما يسألوني لكن الكنز الحقيقي هو شيءٌ مختلف تماماً |
İstediğim şey, şu anda sahip olmadığın ama sahip olacağını bildiğim bir şey... | Open Subtitles | ما أريده، هو شيءٌ لم تحصلي عليه بعد... لكنّه شيءٌ أعرفُ أنّه قادم... |
Kardeşin olması güzel bir şey olmalı, sürekli arkanı kollayan birisi. | Open Subtitles | من المؤكد أن يكون لك أخ هو شيءٌ رائع أخ يدعمك من الخلف |
Yapmak istediğim şey, onları bir bütün haline getirecek doğal, güzel ve toksik olmayan baloncuklar yapan yaratıcı varlıklar olmalarına müsaade eden türden bir şey. | Open Subtitles | ما أودُّ فعله هو شيءٌ سيوحّد كلّ الأطفالِ معاً كشخصٍ واحد ويسمح لهم أن يكونوا مخلوقاتٍ مبدعة |
Benimle gelmene izin vermem ancak arkadaş olsaydık yapacağım bir şey olurdu, biz de arkadaş değiliz. | Open Subtitles | أخذكِ معي إلى الإجتماع هو شيءٌ ماكنت لأفعله إلا إذا كنّا أصدقاء ونحن لسنا أصدقاء |
Korece konuşup İngilizce konuşamamak utanılacak bir şey mi? | Open Subtitles | هل هو شيءٌ مخجل لـ كورياً ألا يكون قادر على التحدث بالإنجليزية ؟ |
Eğer söylemek gerekirse, bu bence güzel bir şey. | Open Subtitles | أظنُّ أنَّ كوني قادرٌ على قول هذا هو شيءٌ جيّد للغاية |
Ama önemli bir şey değildi, ki bu iyi bir şey. | Open Subtitles | لكنّه كان لا شيء, و الذي هو شيءٌ جيد. |
Ted'i izlerken biraz özgüvenin iyi bir şey olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | بينما أشاهد (تيد) أدركتُ أن القليل من الثقة هو شيءٌ جيّد! |
Belki az veya çok. Belki de başka bir şey. | Open Subtitles | ربّما يشرب بهذا القدر أو هو شيءٌ آخر |
Bu yaptığımız bir şey değil çünkü Velocity gibi dev bir şirketi alt etmek için ne zamanımız ne de yeterli çalışanımız var. | Open Subtitles | هو شيءٌ لا نقوم به لأننا لا نملك الوقت أو الموارد البشرية لنُواجه عملاقاً مثل "فيلوسيتي". |
Adaptasyonun bir nevi zekâ formu olduğu düşüncesine tutuldum ve bizim adaptasyon katsayımızın, yani AQ'muzun ölçülebilen, test edilebilen ve geliştirilebilen bir şey olduğu inancına. | TED | إنني أؤيد المعتقد الذي يقترح أن التكيُّف نفسه هو شكلٌ من أشكال الذكاء، ومعدل تكيفنا أو الـ"اي كيو"، هو شيءٌ يمكن قياسه، واختباره، وتحسينه. |
Oldukça zor bir şey. | Open Subtitles | و هو شيءٌ صعبٌ للغاية |
İstediğim, biraz daha özel bir şey. | Open Subtitles | {\pos(190,210)}ما أريده، هو شيءٌ أكثرُ تميّزاً. |
- Bilmem gereken bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هو شيءٌ يجب أن أعرف بشأنه؟ |
Korku olağanüstü bir şey. | Open Subtitles | الخوف هو شيءٌ بديع. |
Felicity ile ilgili... bir şey mi? | Open Subtitles | هل هو شيءٌ مع (فيليسيتي)؟ |