- sadece yanlış zamanda yanlış yerde oldu. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط في المكانِ الخاطئِ في الوقتِ الخاطئِ. |
sadece kitabı almak için bir fırsat bekliyordu. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط يَنتظرُ لفرصةِ لأَخْذ الكتابِ. |
Yanlış zamanda yanlış yerdeydi sadece. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط في المكانِ الخاطئِ في الوقتِ الخاطئِ. |
ve sadece hesaplaştıklarını da düşünmuyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أعتقد هو كَانَ فقط يَجْمعُ الفاتورةَ. |
O sadece, bizim muhteşem ve yüzeysel hayatlarımıza ayna tutup, ne kadar komik ve garip olduğumuzu bana gösterdi. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط الرجل الذي يُعيقُ المرآةَ إلى حياتِنا السطحيةِ الجميلةِ، يُشوّفُني كيف مشوّهُ هم كَانوا. |
Kaplıcada söylediklerim, sadece sinirlenmiştim. | Open Subtitles | الذي قُلتُ في الحمام المعدني، هو كَانَ فقط الغضبَ يَتكلّمُ. |
Hayır, sadece aptalca bir hataydı. | Open Subtitles | لا، هو كَانَ فقط واحد غبي كعكة الفاكهة الصَغيرة. |
O sadece tuvaleti kullanıyordu. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط يَستعملُ الحمّامَ. |
Eskiden sadece uyuşturucu içindi. | Open Subtitles | قديماً هو كَانَ فقط للمخدرات ـ ـ ـ |
sadece sendin, değil mi baba? | Open Subtitles | هو كَانَ فقط أنت، ما كَانَ هو، أَبّ؟ |
sadece Andrew Kasırgası'nı takip eden iki yıl boyunca kullanılmış. | Open Subtitles | مسمّى rt 600. هو كَانَ فقط إثنان مستعملَ سَنَوات بعد الإعصارِ أندرو. |
Görünüşe göre sadece bacağı yaralanmış. | Open Subtitles | يُشاهدُ مثل هو كَانَ فقط ساقه. |
sadece geğirdiği zamandan beri onu tanırım. | Open Subtitles | عَرفتُه عندما هو كَانَ فقط غازي. |
Zehirli yılan beslemesi ve iş arkadaşının zehirlenmesi sadece tesadüfmüş. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط a صدفة بأنّه يَمتلكُ الأفاعي السامّة، وزميل عمله كَانَ envenomated. |
sadece yapılması gereken en doğru şeydi. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط الشيء الصحيح ليَعمَلُ. |
Anneleri uzun zaman önce vefat etmişti. Geriye sadece Bobby, Jimmy ve babası kalınca birbirlerini hiç bırakmadılar. | Open Subtitles | أمّهم ماتتْ منذ زمن طويل، لذا هو كَانَ فقط شرطي وjimmy وأَبّهم - |
Hayır, sadece kapı kapanıyor, efendim. | Open Subtitles | لا، هو كَانَ فقط إغلاق البابِ، سيد |
sadece bir gerçeği vurguluyordu. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط يَذْكرُ الحقائقَ. |
Yani, şimdiye kadar, bu güneyli vahşeti söyleminin sadece saçmalık olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط تصعيد من نوع ما. المليمتر hmm. لكن الآن أعتقد هو قَدْ لا أَكُونُ، تَعْرفُ أَيّ أنا متوسط؟ |
sadece benim dediklerimi yapıyordu. | Open Subtitles | هو كَانَ فقط يَسِيرُ على طريقي. |