| Üçlemeci'nin DNA'sını eşleştirmeleri imkânsız. | Open Subtitles | "هيهات أن يجدوا مطابقاً لحمض قاتل الثالوث النوويّ" |
| Christine'in sizi vurmuş olması imkânsız! | Open Subtitles | هيهات أن يكون لـ(كرستين) علاقة بإطلاق النار عليكِ وعلى (لاندي)! |
| Christine'in sizi vurmuş olması imkânsız! | Open Subtitles | هيهات أن يكون لـ(كرستين) علاقة بإطلاق النار عليكِ وعلى (لاندي)! |
| Hiç mümkün değil. | Open Subtitles | هيهات أن يكون هذا. |
| Çatışmadan öylece vermeleri mümkün değil. | Open Subtitles | هيهات أن يسلّموها دون مقاومة |
| Travis'in bana söylediği son söz buydu ve haklıydı da. Artık onu bulabilmem mümkün değil. | Open Subtitles | "كانت تلك آخر كلمات (ترافس) لي، وهو محقّ، هيهات أن أجده الآن" |
| - Üç cinayetle kurtulmasının imkânı yok. | Open Subtitles | هيهات أن يخرج، ليس وهو متهم بثلاث جرائم قتل |
| Annemle babamı dinlemelerinin imkânı yok. | Open Subtitles | هيهات أن يصغوا إلى أمّي وأبي |
| Chris Beckner'ın böyle sıra dışı bir şeye imza atması mümkün değil. | Open Subtitles | هيهات أن يُصمّم (كريس بيكنر) شيئًا بهذه الروعة. |