Paraşütleri sabote etmek için ancak bu şekilde girmiş olabilir. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة التي يستطيع بها الدخول لتخريب المظلات |
Eğer oraya gitmemi istiyorsanız, bunu bu şekilde yapmanız gerekiyor. | Open Subtitles | إذا كنتَ تريدني هناك فهذه هي الطريقة الوحيدة لتحقيق ذلك |
Çünkü aktif galaktik çekirdeklilerde gördüğümüz enerjikliği bastırmanın yolu budur. | TED | لأن تلك هي الطريقة لاخماد ظاهرة الطاقة التي نرى في نواة المجرة النشطة |
Telepatik alanı sürekli izliyoruz. Onları gözetmemizin tek yolu bu. | Open Subtitles | نحن نراقب الحقل التخاطري فهذه هي الطريقة الوحيدة للعناية بهم |
Öyleyse, en dip noktada, geçit giriş ya da çıkış için tek yol. | Open Subtitles | لذا علي اقل الحدود. بوابة ستارجيت هي الطريقة الوحيدة للدخول والخروج من هنا |
Bu, hikâye anlatma dürtümü gidermek, görüntüler ortaya çıkarmak için en iyi yol gibiydi. | TED | وبدا لي ان هذه هي الطريقة المثلى لكي أوفق رغبتي بإلقاء القصص مع رغبتي بصنع الصور |
Adaları görmenin en iyi yolu yatladır. Yavaş yavaş. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة لرؤيتهم ، ببطء ، فى مركب |
Ya da çark kamyonumun tekerini temsil ediyordur ve feleğin benim için seçtiği yol budur. | Open Subtitles | أو أنَّ هذه العجلة تمثلُ عجلة شاحنتي وستكونُ هذه هي الطريقة التي أجني فيها ثروةً |
Eski zamanlarda bir yere gitmenin tek yolu buydu. Shh. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة التي كانت لديك في تلك الأيام. |
Ben bir şey istemiyorum ama bu iş böyle yapıImaz. | Open Subtitles | بالطبع لا اريد ذلك ، لكن ليست هذه هي الطريقة |
Bunun doğru bir kavga yöntemi mi bilmiyorum. | TED | لذا، لا أعرف لو كانت هذه هي الطريقة الصحيحة للقتال. |
Muazzam bir yıldızın bu şekilde öldüğünü doğru bir biçimde tahmin etti. | Open Subtitles | خمَّنَ بشكلٍ صحيح بأن هذه هي الطريقة التي يموتُ بها نجمٌ ضخم. |
Ama işte bu şekilde çalışır. | TED | ولكن ها هي الطريقة التي تعمل بها النفعية. |
Bu odadaki çoğu kimse de muhtemelen bu şekilde düşünüyor. | TED | وربما بالنسبة لمعظم الناس في هذه القاعة ، هذه هي الطريقة التي يرون الإيدز بها |
Tüm saygımla efendim, bunu başarabilmenin tek yolu budur. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة التي يمكن أن نتم الأمر بها مع احترامي لكم |
-Öyle olmalısın, erkeklerle başa çıkabilmenin tek yolu budur. | Open Subtitles | عليك أن تكون. وهذه هي الطريقة الوحيدة للتعامل مع الرجل. |
Ama şu anda bu şeyi durdurmanın tek yolu oğlumu geri almak olabilir. | Open Subtitles | ولكن الآن ربما تكون هذه هي الطريقة الوحيدة لأعكس هذا الشيء وأستعيد إبني |
Dışarıya çıkıp savaşmaya hazırlar çünkü bunun islam'ı övmek için tek yol olduğuna başarı ile ikna edilmiş haldeler. | TED | إنهم جاهزون للذهاب والقتال لأنه تم إخبارهم أن هذه هي الطريقة الفعّالة والوحيدة لتمجيد الإسلام. |
Futbolun gizlice Capoeira çalışmak için en iyi yol olduğunu ve bu sayede tutuklanmayacaklarını anladılar... | Open Subtitles | لقد رأوا ان كرة القدم هي الطريقة المثلى للتدرب على الجينجا دون التعرض للاعتقال |
Dim Sum için işleri büyütmenin berbat bir yolu bu. | Open Subtitles | تلك هي الطريقة اللعينة لكي تديروا اعمالكم من اجل الزعيم |
Bunu tutmanın en iyi yolu çift düğüm atmaktır. | Open Subtitles | عقدة مزدوجة هي الطريقة الوحيدة لجعله ثابتا |
Tek adil yol budur. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة الوحيدة العادلة |
Onu durdurmanın tek yolu buydu. | Open Subtitles | كانت هذه هي الطريقة الوحيدة لمساعدته على التوقف. |
Çünkü eve parayı böyle getiriyordum. | TED | لأن تلك هي الطريقة التي أجني بها المال من المنزل. |
Çünkü beyler, Amerikan yöntemi budur. | Open Subtitles | لأن تلك ايها السادة هي الطريقة الأمريكية |