| Muhtemelen. Ama belki de hiç gelemeyen mahkûmlar da vardır. | Open Subtitles | مُحتمَل، لكن رُبما يكون هُناكَ سُجناء آخَرين لَم يتَقدَموا بشكوى |
| Sicilya'da eski bir kocakarı hikâyesi vardır, yeni gelin ilk aybaşını bekler, kanını alır ve kocası için ilk pişirdiği domates sosuna bunu ilave eder. | Open Subtitles | هُناكَ قِصَة قديمة في صِقليا حولَ عروسِ جديدَة تنتظِرُ حتى تحيض ثُمَ تأخذُ دمها و تضعهُ في أول صلصة طماطِم |
| Evet, Oz'dan siktir olup gitmek için bir sürü yöntem vardır. | Open Subtitles | نعم هُناكَ العديد من الطُرُق للهروبِ من سجنِ أوز |
| Oz'dan kaçmak için yasal yollar da vardır, şartlı tahliye görüşmesi, duruşma günleri, ve af. | Open Subtitles | هُناكَ طُرقٌ قانونية للهروب من سجنِ أوز جَلسات الإطلاق المَشروط الاستئناف، و هُناكَ العَفو |
| Hayır, kendi başına yapmanın daha güzel olduğu bazı şeyler vardır. | Open Subtitles | كلا، هُناكَ أشياء منَ الأفضلِ أن تقومَ بِها وَحدَك |
| Sevgi ve nefret arasında ufak bir çizgi vardır. | Open Subtitles | هُناكَ خيطٌ رفيع بينَ الحُب و الكَراهيَة |
| "Muhteşemlikten saçmalığa tek bir adım vardır. " | Open Subtitles | هُناكَ خُطوَة واحدَة بينَ كونكَ عظيماً أو سخيفاً |
| Öyle şeyler vardır ki ancak belirli kişilere söyleyebilirsin... müdür gibi. | Open Subtitles | هُناكَ أشياء مُعينَة عليكَ قَولُها لأشخاص مُعينين مِثلَ الآمِر |
| Memeden daha önemli şeyler vardır. | Open Subtitles | هُناكَ بَعضُ الأشياء أكثَرَ أهميةً مِنَ المخدرات |
| Bazı itiraflar vardır ki kendine bile söyleyemezsin. | Open Subtitles | هُناكَ بعضُ الاعترافات لا يُمكنكَ قولُها حتى لنَفسِك |
| Ve bir de "Sevgili John" mektubu vardır. Veya Jane, duruma göre. | Open Subtitles | ثُمَ طبعاً هُناكَ الرِسالة التي مَطلعُها "عَزيزي جون" أو جين أيهما كان |
| Tabii bir de her tür özgürlüğü özgürce kabullenenler vardır. | Open Subtitles | طَبعاً هُناكَ مَن يَأخذونَ كُلَ حُريَتَهُم معَ الحُريَّة |
| Derinin altında ince damarlar vardır, kılcal damarlar. | Open Subtitles | هُناكَ تحتَ الجِلد هذه الأوعيَة الدموية الدقيقة شُعيرات دموية |
| "Her gün şeytanın bulamayacağı bir an vardır." | Open Subtitles | هُناكَ لحظةٌ في كُل يوم لا يوجدُ فيها الشيطان |
| Birçok çeşit örümcek vardır. | Open Subtitles | هُناكَ عدة مجاميع لعدة أنواع للعناكب ، أتعلم ذلِكَ؟ |
| Uzun süredir yağmur yağmıyor olabilir ama burada su vardır özelleşmiş çöl bitkilerinin dokularına hapsedilmiştir. | Open Subtitles | قد يكون مضى وقتاً .طويلاً على الأمطار إلا أنَّ هُناكَ ماء هُنا.. حبيسٌ بين أنسجةِ نباتات .صحراء مُتخصصة |
| Belki kalkmak isteyen başkaları da vardır? | Open Subtitles | ربما هُناكَ آخرٌ قَد يَود أن يَقِـف |
| Ama bildiğiniz gibi, birisini teselli etmenin birçok yolu vardır, ve pek çok üzgün olanda teselli edilmek istemiyordur. | Open Subtitles | لكن تَرَون، هُناكَ العَديد مِنَ الطُرُق للتَسريَةِ عَن أحَدِهِم و العَديد مِنَ المَنكوبين لا يُريدونَ أن يُسَرَّى عَنهُم |
| "Doğmanın bir zamanı vardır, ölmenin bir zamanı, | Open Subtitles | هُناكَ وقتُ لنُولَد، و وقتٌ لنموت |
| Yaptığımız bazı şeyler vardır ki... aynı anda gördüğünüz, dokunduğunuz, duyduğunuz, kokladığınız ve tadını aldığınız zaman ölmek istersiniz. | Open Subtitles | حسناً، هُناكَ أشياء مُعينَة نقومُ بها.. عندما تُرى، تُلمَس، تُسمَع، تُشَم و تُتذوّق في نفسِ الوقت تجعلكَ تتمنى لو كُنتَ ميتاً |