Işıklandırmaya başladık ve gözleri içindeki üçlü merceklerin kötü yansıması olduğunu fark ettik. | TED | بدأنا الإضاءة وأدركنا أنّ العدسات الثلاثية داخل منظاره كانت تشوّش الانعكاسات |
Ve bu belirli şeyleri değiştirmezsek birkaç şey yapabileceğimizi fark ettik. | TED | وأدركنا أننا إذا لم نغير تلك الأشياء المحددة، يمكننا القيام بعدد من الأشياء الأخرى. |
Ve fark ettik ki, 2004'teki teknoloji seviyesi ile bizim olmasına ihtiyacımız olan arasında büyük bir uçurum vardı. | TED | وأدركنا أن هناك هوة كبيرة بين قمة التطور التكنلوجي في عام 2004 وبين ما نطمح له أن يكون . |
Ama sonra Gözcüler bizi bulunca bunu onlara ancak Bell'in söylediğini düşündük. | Open Subtitles | ولكن الملاحظين وجدونا، وأدركنا أنّ الطريقة الوحيدة التي يُمكن أن يكونوا عرفوا مكان تواجُدنا هي أنّهُ أخبرهم. |
Sonra anladık ki suikast, hükümetin içinden yönetilen mevcut yönetimi devirmek için hazırlanan daha büyük bir planın parçasıymış. | Open Subtitles | وأدركنا حينئذٍ بأن الاغتيال كان جزءاً من مخططٍ كبير من داخل الحكومة للضفر بإدارة الحكومة |
Hepinizi klonladık. Yer değiştirdiğinizi çok geç fark ettik. | Open Subtitles | لقد قمنا باستنساخ كلّ شخص، وأدركنا مكانك فى وقتٍ متأخر |
Ve fark ettik ki aslında gezegenin gece vaktindeki yüzeyini ve sonra da gündüz vaktindeki yüzeyini görüyormuşuz. | Open Subtitles | وأدركنا أننا في الحقيقة كنا نشاهد جهة الليل للكوكب وثم جهة النهار للكوكب |
Aynı zamanda zekamızdan çok gücümüze güvendiğimizi fark ettik. | Open Subtitles | وأدركنا أيضا أننا كنا نعتمد على القوة اكثر من اعتمادنا عقولنا |
Olmadı, iyi arkadaş olduğumuzu fark ettik. | Open Subtitles | لسنا هناك، وأدركنا أننا صديقين حميمين فقط |
Evet, sohbet ediyorduk ve daha önce hiç birlikte şarkı söylemediğimizi fark ettik. | Open Subtitles | القيام بها للستليه نعم كنا نتحدث وأدركنا بأنه لم يسبق |
Kaçtıktan sonra dediklerinizi düşündük ve haklı olduğunuzu fark ettik. | Open Subtitles | بعدما هربنا, فكرنا بما قلت وأدركنا انك محق |
Çılgınca bir hafta sonu oldu, evlendik, ve ertesi gün uyandığımızda, çok büyük bir hata yaptığımızı fark ettik. | Open Subtitles | ،قضينا عطلة نهاية أسبوع جنونية ،وتزوجنا ثم استيقظنا في اليوم التالي وأدركنا أننا قد ارتكبنا خطأ فديحاً |
Ve büyük ölçüde olgunluk ve amaç açısından farklılık gösterseler de, içine daldığımızda, aslında üç açık sisteme bölünmüş şekilde düzenlenebileceklerini fark ettik. | TED | وعلى الرغم من أنها تختلف اختلافا كبيرا من حيث النضج في الحجم والغرض، وعندما غصنا في تفاصيلها، وأدركنا أنه يمكن فعلا أن ننقسم إلى ثلاثة أنظمة واضحة. |
Ayrıca kültürel farklılıkların tetiklediği bazı konular üzerinde durduk ve kaybettiğimiz bir sevdiğimizi nasıl onurlandıracağımız konusunda bazı önemli farklılıklar olabileceğini fark ettik. | TED | وناقشنا كذلك بعض القضايا الناجمة عن خلفياتنا الثقافية المتنوعة وأدركنا بأنه يمكنُ أن يكون هناك بعض الاختلافات المهمة في كيفية تكريم وفاة أحد الأحبة. |
Ve fark ettik ki hiç korunmamız kalmamış. | Open Subtitles | وأدركنا أننا لا نملك أية حماية |
Hayır, dün gece babanızla konuşuyorduk ve ne zaman yolculuğa çıksak hep aynı şeylerin olduğunu fark ettik, değil mi Mike? | Open Subtitles | كنت أتحدث مع أبوك وأدركنا أنه في كل مرة نسافر في رحلة نفس الشيء يحصل صحيح يا (مايك)؟ |
(Gülüşmeler) Ve bunun yüzde 42 karbondan yapılmış olduğunu fark ettik ve karbon, tabii ki, yüksek basınç altında, elde edeceğiniz şey ... | TED | (ضحك) وأدركنا بأن 42% من المادة مصنوعة من الكربون، والكربون، بطبيعة الحال، تحت الضغط العالي، تحصلون على ... |
Belki seninkilere bakar diye düşündük. | Open Subtitles | وأدركنا أنه سيتلقى مكالمتك |
Bütün gece sohbet ettik ve anladık ki birbirimize kızgınlığımızın sebebi birbirimize karşı hala bir şeyler hissetmemizmiş. | Open Subtitles | تكلمنا طوال الليلة وأدركنا أن سبب غضبنا من بضعنا هو أن مشاعر الحب مع تزال موجودة، لذا... |
Sallanan bayrak indiğinde birbirimize baktık ve o an anladık ki yarış bizim kanımızda var. | Open Subtitles | وما إن تم التلويح بالعلم الأسود والأبيض... نظرنا إلى بعضنا ... وأدركنا... |