Şimdi eve gidip bana... kırmızı biber, karabiber, kimyon falan getir. Bol bol. | Open Subtitles | مسحوق شطة وفلفل وكارى وأشياء من هذا القبيل الكثير منها , اتفقنا ؟ |
Erkeklerden, sütyenlerden Afrika kültüründen nefret ediyorsunuz falan. | TED | أنت تكرهين الرجال وحمالات الصدر والثقافة الأفريقية وأشياء من هذا القبيل. |
Hobi amaçlı ilaç falan yapıyorum. | Open Subtitles | لذا كهواية، أقوم بتحضير أدوية وأشياء كهذه |
Klonlama, aynı zamanda, hayvan vücudunun, ihtiyaç duyulan ilaç ve benzeri şeylerin üretilmesi amacına yönelik de kullanılmaktadır. | TED | هذا الإستخدام الحالي للحيوانات تكوين العقاقير وأشياء أخرى في أجسامها التي نريد تكوينها. |
Küçükken, sürekli düşüp bir şeyleri kırardı ama düğünde kendine çok hakim görünüyordu. | Open Subtitles | عندما كانت صغيرة، سقطة وأشياء تكسّرة لكنّها بدت بإحتجاز نفسها حتى في العرس |
Haydi, biraz birbirinizle tanışın, iskambil oynayın, sigara için, falan filan işte. | Open Subtitles | حتى تتعرفا على بعضكما، العبوا الكوتشينة، دخنوا, وأشياء مثل هذه. |
Merdiven çıkabilecek duruma gelmeliyim o tür şeyler işte. | Open Subtitles | يجب أن أعزّز من تسلّق الدرجات وأشياء مثل تلك |
Kalemlerinin falan düşürüp dururdun. | Open Subtitles | ودائما ما كنت توقعين أقلام الرصاص وأشياء |
ÖIüm döşeğindesin falan diye sana olan sevgimi göstermekten çekinecek de değilim! | Open Subtitles | كنت سأجعلك حتي تعرج علي حساب كونك ميتاً وأشياء كغير ذلك |
Geçici iş bulma ajansım var. Bilirsin sekreterler falan için. | Open Subtitles | أدير وكالة بدوام جزئي لتوظيف السكرتيرات وأشياء |
Kapının tam yanında paltoların falan konduğu bir yer var. | Open Subtitles | هناك مكان للمعاطف والقبعات وأشياء اخرى بجوار الباب |
Burada bir sürü artık var. Şırınga falan. | Open Subtitles | يوجد كل أنواع البقايا هنا أبر وأشياء أخرى |
Rastlantıların, kesişmelerin ve tuhaf... şeylerin geçtiği hikayeler vardır. | Open Subtitles | هناك قصصاً عن الصدفة والفرصة وتقاطعات وأشياء غريبة تروى |
Rastlantıların, kesişmelerin ve tuhaf... şeylerin geçtiği hikayeler vardır. | Open Subtitles | هناك قصصاً عن الصدفة والفرصة وتقاطعات وأشياء غريبة تروى |
Bir dokunuşta bazı şeyler görüyorum. Olmuş olanı ve olacak olan şeyleri. | Open Subtitles | بلمسة واحدة أستطيع أن أرى أشياء أشياء قد حدثت ، وأشياء ستحدث |
..onun sevdiği küçük şeyleri... ve bana onu hatırlatan şeyleri... şey... | Open Subtitles | ووضعتُ فيه الكثير من أشياءه المُفضّلة وأشياء تُذكّرني به .. مثل |
Geliştireceğini filan söyledin. | Open Subtitles | وقلت بأنك متنوع الأعمال وأشياء من هذا القبيل |
Bunun gibi şeyler işte. | Open Subtitles | هل سنظل أصدقاء للأبد، وأشياء من هذا القبيل |
İIginç ve harika işler yapan bir çok insan var. | Open Subtitles | There've قطعَ ناسِ فاقدو البصرِ الذي عَملَ عظيماً وأشياء مُدهِشة. |
İçine renki kağıtlar doldurulmuş prototip sepetleri ve oyun hamuru ve uhu ve benzeri eşyalar. Demeye çalıştığım zaten bu eşyaların bir kreş havası var. | TED | فالعربات المخصصة لصنع النماذج الأولية مملوءة بالورق الملون وصلصال اللعب والصمغ وأشياء كهذه. ما أعنيه هو أن هذه الاشياء تحمل شيئا من شعور الحضانة |
Başka şeyler de yaptım. Berbat, mide bulandırıcı şeyler. | Open Subtitles | أفعل أشياء أخرى رهيبة وأشياء مثيرة للاشمئزاز |
ejderhalar, yılanımsı varlıklar, tanrıçalar ve bu gibi daha nice harika şeyler gördüler. | TED | هم في الحقيقة يرون مناظر طبيعية وكائنات بشرية و الالهة وتنانين والكائنات الشيطانيه وأشياء من هذا القبيل |
ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |