Zira bütün hafta TED'de de duyduğumuz üzere dünyamız, insanların artan nüfusu ve ihtiyaçlarıyla birlikte gittikçe daha da küçülüyor. | TED | ولأننا كما سمعنا في تيد طوال الإسبوع بأن العالم يصبح أصغر وأصغر بزيادة أعداد الناس فيه تريد أشياء أكثر وأكثر |
Ayrımcılığın ne olduğunu gün geçtikçe daha fazla öğreniyordum ve aynı derecede önemli olan, kendi avukatım olmam gerektiğini öğreniyordum. | TED | كنت أتعلم أكثر وأكثر عن معنى التمييز، وبنفس المقدار من الأهمية، كنت أتعلم أنني بحاجة إلى أن أكون مُدافعي الخاص. |
Olabilecek en güzel gülümsemeye sahip, hayat ikinci bir şans verince oluşabilecek | TED | أنا أم، ولا أستطيع أن أتخيل أي شيء أكثر قوةً وأكثر ألمًا. |
Süregelen birçok yönelime sahibiz, bence bunlar arasında en önemlilerinden biri bu yönelimi daha da akıllı hale getirmektedir. | TED | لذا لدينا اتجاهات عامة تحدث الآن، وأعتقد أن أحد أهم هذه الاتجاهات هو الاتجاه لجعل الأشياء أكثر وأكثر ذكاء. |
Ayrıca internal tutuşan motorlara göre daha temiz, ucuz ve sessizler. | TED | وأيضًا، هم أنظف، أرخص وأكثر هدوءًا من محركات الاحتراق الداخلي. |
daha mutlu, daha dengeli ve daha başarılı çocuklar yetiştiriyoruz. | TED | و نُنتج من هُم أسعد,وأكثر استقراراً وأكثر نجاحاً من الاطفال |
Onun yerine, tropik yağmur ormanındaki çeşitlilik ve yoğunluktan daha çok yaşam buluyoruz. | TED | لكننا وجدنا أشكال حياة متنوعة عديدة وأكثر كثافة من الكائنات في غابة مدارية. |
Bu daha akıllı, daha yaşlı karıncaların tecrübesinden dolayı değildir. | TED | إنها ليست نتيجة لتجربة النمل كبار السن ، وأكثر حكمة. |
daha güncel görüntüleme sağlayacak, daha küçük, daha basit yeni bir uydu tasarımı yapmanın bir yolu yok mu? | TED | ألم يكن هنالك من وسيلة لبناء أقمار صناعية جديدة أصغر حجماً، وأكثر بساطة، والتي تسطيع التقاط الصور بشكل أكثر؟ |
Atölyemin dışında gerçekleşen birçok fikir ve olayla daha çok ilgilendim. | TED | أصبحت مهتمًا أكثر بالأفكار وبأشياء أكثر وأكثر كانت تحدث خارج معملي. |
1 nci Dünya Savaşı bu muharebelerin en sonuncusu ve en korkuncuydu. | Open Subtitles | الحرب العالمية الأولى كانت فقط آخر وأكثر بشاعة في سلسلة من النزاعات |
Ülkenin merak ettiği bu olayın en heyecanlı ânını kaçırmayın. Calleigh? | Open Subtitles | لا تفوتوا أحدث وأكثر فصل مثير في اللغز الذي أحاط بالأمة |
Bak, sen şimdiye kadar tanıdığım en cesur, en ilkeli adamsın. | Open Subtitles | .. انظر أنت أشجع وأكثر رجل ذو مباديء عرفته في حياتي |
Bir de en azından 300 pound ödedik! Sana daha fazla faiz ödemeyeceğim! | Open Subtitles | دفعنا على الاقل 300 جنيه وأكثر انا لن ادفع فائدة اكثر من ذلك |
çoğu evlat edinme görevlisi dünyanın en kibar ve işine sadık insanlarıdır. | Open Subtitles | معظم الناس الراغبون بالتبني هم من أفضل وأكثر الناس مثالية في العالم |
Haber yaptığımız konular gittikçe daha uluslarası bir hal aldı. | TED | فالقضايا التي نعلنُ عنها تعدّ قضايا متعددة الجنسيات أكثر وأكثر. |
Ayrıca bir radyo, hem de bir el feneri ve her şey bir yana, olağanüstü bir batarya ömrü var. | TED | وأيضا جهاز راديو، ومصباح، وأكثر من أي شيء آخر، لديه حقاً بطارية رائعة. |
Bu demek ki, çoğu zaman hat işçisine az dozaj ve huzur evi hastasına da çok dozaj veriyorum. | TED | ما يعني، أننا معظم الوقت ما نعطي العامل أقل من الجرعة المطلوبة، وأكثر من الجرعة المطلوبة لمريض التمريض المنزلي. |
Aynı cesaret ve yaratıcılık ile Hubble ful kapasite Hatta fazlasıyla çalışacak şekilde onarıldı. | Open Subtitles | الشجاعة والإبتكار نفسها التي أعادت هابل الى طاقته القصوى وأكثر |
Bir adım daha yukarı çıkarsanız çiftçilere gelirsiniz, kozmetik standartlar yüzünden zamanı gelince hasatlarının üçte birini Hatta daha fazlasını atarlar. | TED | اصعدوا خطوة واحدة، و ستصلون للمزارعين، الذين يتخلصون من ثلث وأكثر من حصادهم بسبب المعايير الجمالية. |
Bunun da ötesinde, gerçek dünya ya da görev hem bilinmez hem de çok çeşitlidir. | TED | وأكثر من ذلك، فإن العالم الخارجي، أو المهمة، على حدٍ سواء غامضة ومتغيرة. |