"وأماكن" - Translation from Arabic to Turkish

    • ve
        
    • yerlerde
        
    Elindeki her şeye ihtiyacım var. Kayıtlara ve adreslere, en kısa zamanda. Open Subtitles أريد كل ما لديك عنه، سجل المراقبة وأماكن تواجده بأسرع ما يمكن
    Biliyorsun, bir işim hayatım ve olmam gereken yerler var. Open Subtitles تعلم, لديّ عمل و حياة وأماكن يجب أن أكون فيها
    Bu kiliseler ve camilerden bazıları mükemmel görsel-işitsel sistemler, harika toplantı alanları ile dünya standartlarında ve uluslararası konserler ile yarışan etkinlikler düzenlemektedir. TED يعتبر بعض هذه الكنائس والمساجد من الطراز الأول عالميًا، مع أنظمة سمعية وبصرية ممتازة، وأماكن اجتماعات رائعة، وينظمون فعاليات لحفلات موسيقية عالمية منافسة.
    Farklı zamanlarda, farklı yerlerde. Sanki evrenin her yerinde bu yazıyor. Open Subtitles ،أزمنةٍ مختلفة، وأماكن مختلفة . كأنه مكتوبٌ في كل أرجاء الكون
    Gezi'de, Tahrir'de ve diğer yerlerde hayatlarını ve rızıklarını ortaya koyan insanlar gördüm. TED من غيزى للتحرير وأماكن أخرى، لقد رأيت أناس يخاطروا بحياتهم ومصادر رزقهم.
    Bunu okullar iş alanları ve diğer kurumlarda uygulayabiliriz, tıpkı Democracy In Practice projesinin Bolivya'da yaptığı gibi. TED يمكننا أن ندخله إلى المدارس وأماكن العمل وغيرها من المؤسسات، مثل الممارسة الديمقراطية في بوليفيا.
    Şimdi bu hikayeyi birçok kez duyduk, Galapagos adaları ve diğer yerlerin belirli bir özelliği yok. TED الآن هذه القصة، قد سمعناها مرات عديدة في غالاباغوس وأماكن أخرى، وبالتالي ليس هناك أي شيء استثنائي بخصوصها.
    Doğum günlerimizi, ikamet ettiğimiz yerleri, ilgi alanlarımızı ve tercihlerimizi, ilişkilerimizi, mali hikayelerimiz ve daha fazlası sürer gider. TED نترك تواريخ ميلادنا وأماكن سكننا ومصالحنا وتفضيلاتنا وعلاقاتنا وتاريخنا المالي إلى ما إلى ذلك.
    Her dört insandan üçü ve daha fazlası kentsel alanlarda ve tesislerde, şehirlerde yaşıyor. TED أكثر من ثلاثة لكل أربعة أشخاص يعيشون في مؤسسات وأماكن متحضرة في المدن حاليا.
    Bölünmüş okullarımız, mahallelerimiz, iş yerlerimiz var ve bu politikaları koyan kişiler cüppe giyenler insanlar da değil. TED لدينا فصل في المدارس والأحياء وأماكن العمل، وليس كون الناس ترتدي الأغطية هو ما يبقي هذه السياسات في مكانها
    Yine mahalleleri, iş yerlerini ve okulları isteyerek böldük. TED مجددًا قمنا عن قصد بالفصل بين الأحياء وأماكن العمل والمدارس.
    Benim sorumsa, şehrin ortasında neden daha fazla yeşil alan ve oturabileceğiniz, kendinizi yalnız ya da fazlalık gibi hissetmediğiniz yerler olmadığıydı. TED ولكن سؤالي كان، لماذا لا توجد المزيد من الأماكن الخضراء وأماكن للجلوس في وسط المدينة حيث لا تشعر بالوحدة، أو كشخصٍ آثم؟
    At nalları, barbekü alanları, dumanlıklar, piknik masaları, barınak ve bu tarz şeyler istedik. TED أردنا خيول وحفر للشواء وأماكن للمدخنين وطاولات نزهة ومأوى وكل ذلك.
    Sana somut bir ün sağladı ve şimdi de, Amerika ve diğer yerlerdeki binlerce çocuğun geleceğine yatırım yapmanı sağlıyor. TED جعلك تجني ثروة وفتح لك اليوم المجال للاستثمار في مستقبل الآلاف والآلاف من الأطفال في أنحاء أمريكا وأماكن أخرى.
    Bugünlerde eylem uzak bir yer ve zamanda gerçekleşiyor, bu izleyiciye, gerçekleşenden kopuk olduğu hissini, bir ayrılık hissi veriyor. TED واليوم، تجري هذه الأمور في زمن وأماكن متباعدة، مما يقدم للمشاهد إحساسا بالابتعاد عما يحدث، و شعورا بالانفصال.
    Beni, asla tercih etmeyeceğim yerlere ve insanlara götürdü. TED لقد أخذني هذا المرض إلى أشخاص وأماكن أخرى لم أكن لأختارها أبداً.
    Gönülden inanıyorum ki evlerimiz, işyerlerimiz, şehirlerimiz böylece daha sağlıklı, sürdürülebilir, daha insancıl ve daha güzel olacak. TED وأعتقد بقوة أن بيوتنا وأماكن عملنا ومدننا ستصبح أصح وأكثر استدامة وأكثر إنسانية وجمالاً.
    Evet, Macellan Teleskobu yapılıyor, ancak Şili'de ALMA teleskobu var, Hawaii dahil başka yerlerde de teleskoplar var. TED لذا فان تلسكوب متجلان يصعد ولكن أيضا الما وآخرون في شيلى وأماكن أخرى بما فيها هواي.
    Böylece şehir içlerinde ve başka yerlerde angaje oldu ve çalıştık. ve ayrıca birkaç projeye daha değineceğim. TED فانخرطنا وعملنا في مدن داخلية وأماكن أخرى. وبعد ذلك سأقوم بشرح المزيد من المشاريع.
    İlk olarak Brezilya'da ve diğer bazı yerlerde, genetik işin içine girdi ve fiyata olan etkisi dramatik oldu. TED دخلت هذه الأدوية، أولاً إلى البرازيل وأماكن أخرى، وكان التأثير كبيراً جداً على الأسعار.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more