Demek istediğim, buraya gelen ve alışveriş yapmadan sadece bakanlar var ama şimdiye kadar daireyi, yalnızca bir günlüğüne kimse kiralamak istememişti. | Open Subtitles | أعني، يأتون أناس للبقاء في الشقة، لكن لم أرى شخصاً يريد أن يستأجر شقةً ليومٍ واحدٍ فقط. |
Yolun yalnızca bir kilometre ötesinde oturuyorum. | Open Subtitles | منزلي على بُعد ميلٍ واحدٍ فقط. |
(Gülüşme) "yalnızca bir gramla başlamak istiyorsan sorun yok. | TED | (ضحك) " لذا، فلا بأس إن كنت تريد البدء بجرامٍ واحدٍ فقط". |
Onları güvenli bir yere götürmedin. Değil mi? Sadece bir kişiyi taşır. | Open Subtitles | يمكنه حمل واحدٍ فقط . حتى أنني اضطررت للانتقال بدون إحداثيات |
Sadece bir kişiyi taşır. Koordinatlar olmadan uçmak zorundaydım. | Open Subtitles | يمكنه حمل واحدٍ فقط . حتى أنني اضطررت للانتقال بدون إحداثيات |
"seyahat eden bir yılan vardı. | Open Subtitles | كان يتحرك في اتجاهٍ واحدٍ فقط |
Onlara Sadece bir kişiyi koruyacak kadar büyüsü olduğunu söyleyeceksin. | Open Subtitles | قولوا لهما أنّ الشجرةَ تحتوي سحراً يكفي لحماية شخصٍ واحدٍ فقط. |
Sadece bir kişiyi koruyabilir. | Open Subtitles | و هذه الشجرة، تستطيع حماية شخصٍ واحدٍ فقط. |
"seyahat eden bir yılan vardı. | Open Subtitles | كان يتحرك في اتجاهٍ واحدٍ فقط |