Bu, eski bir bisiklet tüpü geniş lastik bandı ve iki emniyet pimiyle. | TED | هذا أنبوب دراجة قديمة، والتي تعطي مطاطا واسع النطاق، إثنان من دبابيس الأمان. |
Bunların o kadar geniş bir dönüş açıları var ki yerleşebilmeleri için aşırı düzeyde kaldırım ve asfalt kullanmamız gerekiyor. | TED | تمتلك تلك الشاحنات نصف قطر لانعطافها واسع لدرجة، اننا نضطر الى نشر كميات ضخمة من الرصيف و الاسفلت، لتناسب معها. |
Bu yaklaşımın dagitim merkezinin içinde etkin olarak yaptığı şey onu büyük ölçüde eşzamanlı işleyen bir motora çeviriyordu. | TED | ولكن إن ما تقوم به هذه الطريقة بفاعلية داخل العاصمة هو تحويلها إلى محرك معالجة موازٍ ذو نطاق واسع. |
Sadece Fransa'da çeyrek milyon farklı birimin olmasından ötürü, büyük çaplı bir değişim çok ciddi bir parçalanmaya neden olurdu. | TED | بوجود ربع مليون وحدة قياس مختلفة في فرنسا لوحدها، فإن أي تغيير يطبّق على نطاق واسع سيحتاج لحدوث اضطراب هائل. |
Aynen. Onun bedenindeki kot pantolonun çok bol geldiğini söylemesi gibi. | Open Subtitles | كما حين قالت أن الجنز مقاس اثنان واسع جداَ عليها ؟ |
Kamu bilincini; kocaman, nemli bir zar gibi düşünün. | Open Subtitles | تخيل نفسية العامة بأنّها غشاء واسع ورطب. |
Ağustos 2007'de Claron Amsterdam Sanat Ödülü'ne layık görüldü, onun fevkalade mükemmeliği, şaşırtıcı ve çok kapsamlı repertuvarları ve canlı sahne kişiliğine bir övgü olarak. | TED | في أغسطس 2007 ، منحت كلارون جائزة أمستردام للفنون ، الفوز ثناء لعبقريتها لها مراجع واسعة و مدهشة على نطاق واسع وشخصيتها الحية على المسرح |
Ne kadar engin, uçsuz bucaksız ve akıllara zarar büyüklükte olduğuna inanamazsınız. | Open Subtitles | لن تصدق كم هو كبير و واسع بشكل ضخم لن يصدقه عقلك |
Bu vizyona sahip çıkan bazı geniş şirketler var, büyük ölçüde dijitalleştirme yapıyorlar, fakat onlar halkın taleplerini bloke ediyorlar. | TED | هناك بعض الشركات الضخمة التي رأت هذه الرؤية انهم يذهبون باتجاه الرقمنة على نطاق واسع و لكن يقفلون النطاق العام |
Hasar oldukça geniş bir alanda. Birçok yerde yangın çıktı. | Open Subtitles | هناك أضرار كثيرة فى نطاق واسع بعض الإطفائيين يقومون بإقتحام.. |
Dosyaları yerleştirirken derin ve geniş bir okyanusun sesini duyarım. | Open Subtitles | عندما أفرز الملفات بالعمل أسمع صوت محيط عميق و واسع |
Hayır, yeterince geniş. Ama sadece biraz garip, değil mi? | Open Subtitles | لا إنه واسع جداً لكن الأمر غريب, أليس كذلك ؟ |
İlk büyük ölçekli antibiyotik kullanımı, geçen yüzyılın 50'li yılların başındaydı. | TED | كان أول استخدام واسع النطاق للمضادات الحيوية أوائل خمسينيات القرن الماضي. |
İstediği buymuş, ...büyük ölçekli bir yıkım ile onun silahını yapmadıkları için, | Open Subtitles | هذا ما يريده تدمير على نطاق واسع لإثبات أن وزارة الدفاع الامريكية |
Aslında bu gerçek bir aşk hikayesi, çok geniş, bol ve tatmin edici bir sevgi hikayesi -- sevgili arkadaşlarımız ve bu işteki herkes için. | TED | ولقد كانت بالفعل قصّة حب، حبٌ واسع ووفير ومُرْضٍ بحق لأقراننا من البشر وكل شخص من الخلق. |
Var olmaması gereken bir dünyada bol miktarda yaşam kaynağı keşfettik. 10 feet uzunluğunda dev tüp kurtları. | TED | لقد أكتشفنا وجود الحياة بنطاق واسع في عالم لا يمكن أن نجدها فيه. ماسورة ضخمة, ساخنة وطولها 3 أمتار. |
Şimdi, ben ağzımı kocaman açacağım sen de aynısını yapacaksın. Hazır mısın? | Open Subtitles | الآن أنا سأقوم بفتح فمي بشكل واسع وأنت ستفعل مثلي , هل أنت مستعد؟ |
Bu teknik ile ilgili kapsamlı bir şekilde çalışılsa da, küresel beton üretimine dâhil edilmeden önce gitmemiz gereken bir yolumuz var. | TED | رغم أنه تم دراسة هذه التقنية بشكل واسع مازال لدينا مشوار طويل قبل دمجها في الإنتاج العالمي للخرسانة. |
Düştüm, ateşe değil fakat uçsuz bucaksız, donmuş bir araziye düştüm. | Open Subtitles | لقد وقعت,ليس في النار و لكن في مكان واسع,في القفار المجمدة |
Ancak, bunun yanında evrenin tuhaf, muhteşem ve engin olduğunu da fark ettim. Bir uzay gemisiyle keşfedilemeyecek kadar uçsuz bucaksızdı. | TED | ولكنني تعلمت أيضاً أن الكون غريب، رائع وشاسع، وفي الحقيقة واسع جداً على أن يتم اكتشافه من خلال مركبة فضائية. |
Tabii ayak bağı olmazsınız. Burada epey yer var ve... | Open Subtitles | حسنا لا مانع وجودكي هنا فالمكان واسع هنا |
Bu malzemeler yaygın olarak kullanılabilir ve açık kaynaklı olduğu için, çeşitli insanlar onları çok farklı ve öngörülmeyen yönlere çektiler. | TED | ونظرا لأن هذه المواد متاحة على نطاق واسع ومفتوحة المصدر، عدة أشخاص يأخذونها إلى اتجاهات مختلفة ولا يمكن التنبؤ بها. |
O becerikli bir adamdır. Hayatta kalmış olma ihtimali çok yüksek. | Open Subtitles | إنه رجل واسع الحيلة، يمكن أن يكون قد نجا بطريقة ما. |
Ve ayrıca, zenginlere karşı hissedilen gücenme ve içerleme, oldukça yaygın durumda. | TED | وأيضا ، المرارة والاستياء حتى نحو الأغنياء والأقوياء على نطاق واسع جدا. |