belli ki O IS YATTI, CUNKU O PARAYLA BIR CANTA DOLUSU ESRAR ALACAGIZ. | Open Subtitles | واضح أنّ ذلك فشل لأننا نستعملها لنشتري حقيبة من المرجوانا |
belli ki alçakça olanın neden alçakça olmadığına dair bir teorin var. | Open Subtitles | واضح أنّ لديكَ نظرية حول كون الإهانة ليست مهينة |
Bir sorun olduğu belli. Bunu şu anda konuşmamız gerektiğini söylemiyorum. | Open Subtitles | واضح أنّ هناك خطب ما ولستُ أقول أنّ علينا مناقشته الآن |
Bir sorun olduğu belli. Bunu şu anda konuşmamız gerektiğini söylemiyorum. | Open Subtitles | واضح أنّ هناك خطب ما ولستُ أقول أنّ علينا مناقشته الآن |
Watson'un burada işlenmemiş bir elmas olduğu aşikâr. | Open Subtitles | واضح أنّ حياته (واتسون) قاسية هنا |
Watson'un burada işlenmemiş bir elmas olduğu aşikâr. | Open Subtitles | واضح أنّ حياته (واتسون) قاسية هنا |
belli ki, üreticileri içinde insan kalıntıları olacağını tahmin etmemişlerdi. | Open Subtitles | واضح أنّ صانعي الآلة لم يتوقعوا بقايا بشرية |
belli ki annenin kanındaki bir şey bebeğininki kadar kendi melanomuna da iyi geliyor. | Open Subtitles | واضح أنّ شيئاً يجري بدماء الأم ويعالجها من الميلانوما كما يفعل مع الرضيعة |
belli ki siz üçünüz tılsımı bu mağaradan çıkarmışsınız. | Open Subtitles | إذًا واضح أنّ ثلاثتكم أخذتم التميمة من هذا الكهف. |
Tedaviyle ilgili olarak belli ki, fiziksel belirtilerin altında yatan önemli bir psikolojik travma var. | Open Subtitles | من حيث العلاج، واضح, أنّ هُناك صدمة نفسية جسيمة تكمن وراء الأعراض الجسدية. |
belli ki ikinizin konuşacağı şeyler var. | Open Subtitles | واضح أنّ لديكما ما يجب أن تتحدّثا بشأنه |
belli ki, orada ona karşı komplo kuran cadılar varmış. | Open Subtitles | واضح أنّ ساحرةً تحيك مكيدة ضدّه. |
Hayır. Bu adamın sapık olduğu belli ama onu tanımıyorum. | Open Subtitles | لا، أعني، واضح أنّ هذا الرجل مسخ، ولكنّي لا أعرفه |