Ve itiraf ettiğim tek şey de izinsiz kanıt almaktı. | Open Subtitles | والأمر الوحيد الذي اعترفت به هو عدم الفحص المُلائم للأدلة |
Zaferle nükleer felaket arasındaki tek şey var: Başarılı bir hamle. | Open Subtitles | هذا صحيح، ستمضي قدما، والأمر الوحيد الذي يفصل بين النصر و الشتاء النووي |
Hayır, komadan çıktığımda bildiğim tek şey sana olan hislerimdi. | Open Subtitles | لا، أنا بصحوتي من هذه الغيبوبة والأمر الوحيد الذي أعرفه هو شعوري تجاهك |
Ve şu ana kadar kesin olarak anlayabildiğimiz tek şey solucan oldukları. | Open Subtitles | والأمر الوحيد... الذي أمكننا التوصل إليه يقيناً... هو أن تلك الديدان، حسناً؟ |
Yapmadığım tek şey de başkalarının sevgililerini çalmak. | Open Subtitles | والأمر الوحيد الذي لا أفعله هو سرقة حبيب أحدهن |
Bir düşünsene, kız hayatı boyunca istediği her şeye sahip olmuş ve elde edemediği tek şey Axl. | Open Subtitles | فكر في الأمر، إنها فتاة حصلت على كل شيء تريده في حياتها والأمر الوحيد الذي لا يمكن أن تحصل عليه هو أكسل؟ |
Beni New York'ta tutan tek şey sensin. | Open Subtitles | والأمر الوحيد الذي يُبقيني في (نيويورك) هو أنتِ. |
Baş şüphelimiz öldü Stevens'ın bildiği tek şey çiftlik evinin nerede olduğu ve kimi aradığımıza dair bir fikrimiz yok. | Open Subtitles | مُشتبهنا الرئيسي ميّت، والأمر الوحيد الذي عرفه (ستيفنز) كان موقع المزرعة، و... -ليس لدينا فكرة عمّن نبحث . |