Çünkü bu yürü ve konuş düşüncesiyle işler daha yapılabilir, sürdürülebilir ve uygulanabilir olmaya başladı. | TED | لأنه عندما حدث ذلك مع فكرة السيرعلى الأقدام والحديث أن الأمور أصبحت قابلة للتنفيذ ومستدامة وقابلة للحياة. |
Böylece kıç hakkındaki bu konuşmayı başlattım ve şu ana fikir ile bitiriyorum: yürü ve konuş. | TED | وهكذا بدأت هذا الحديث عن المؤخره، لذا سوف انتهي بخلاصه الموضوع، والتي هي، المشي والحديث. |
İsterseniz koltuklarınızdan kalkın ve ışığı biraz daha açın ve arkadaşlarınızla sohbet edin. | Open Subtitles | تستطيعوا مغادرة مقاعدكم لو اردتم وتحظون ببعض الأنتعاش, والحديث مع الأصدقاء |
Huzur ve sohbet yeri. Bunu hatırlayabilir misin? | Open Subtitles | انها مكان للراحة والحديث هل تستطيعين تذكر ذلك؟ |
- Zaman ve konuşmaktan başka neredeyse maliyeti yok. | Open Subtitles | لم تكلف سوى المال والحديث |
- Zaman ve konuşmaktan başka neredeyse maliyeti yok. | Open Subtitles | لم تكلف سوى المال والحديث |
Tegucigalpa'ya gelmem ve Ocak'ın dördünde ve beşinde tekrar konuşma yapmam istendi. | TED | طلب مني ان احضر الى تيجوسجالبا والحديث مرة اخرى في الرابع والخامس من يناير. |
Çok konuş, biraz da dedikodu yap # | Open Subtitles | ♪ الزقزقة ، رخص ، رخص ، والحديث الكثير ، واختيار أكثر من ذلك بقليل . |
Devam et, konuş onunla. | Open Subtitles | على الذهاب , والحديث معها. |
Yavrum, pis konuş benimle. | Open Subtitles | كنت ، والحديث القذرة لي. |
Polis bey, konuş! | Open Subtitles | - ضابط شرطة، والحديث! |
- Peki. konuş. | Open Subtitles | ذلك، والحديث. |
Lois, oturup seninle sohbet etmeyi çok isterdim ama yapacak bir işim var. | Open Subtitles | لويس. لا احب اي شيء اكثر من الجلوس هنا والحديث معك |
Ayrıca yeni romanımı yetiştirmek zorunda olmasaydım oturup sizinle biraz daha sohbet etmeyi çok isterdim. | Open Subtitles | وإذا لم يكن لدي موعد خاص .. بروايتي الجديدة .. كنت سأرغب بالبقاء والحديث معاكم |
Burada oturup seninle sohbet etmeyi çok isterdim ama gitmeliyim. | Open Subtitles | أود حقا البقاء والحديث ولكن يجب أن أغادر |
Kalmak ve sohbet etmek isterdim ama Josefina beni bekliyor. | Open Subtitles | أود البقاء والحديث... ...لكن جوزفينا تنتظرني. |
İlk tabur komutanlarımdan biri, Onun taburunda 18 ay görev yaptım ve Teğmen McChrystal ile yaptığı tek sohbet 40 kilometrelik yürüyüşün 29. kilometresindeydi, ve neredeyse 40 saniye boyunca beni yerden yere vurmuştu. | TED | ان قائد كتيبتي الاولى بقيت تحت امرته 18 شهراً والحديث الوحيد الذي تم بيني وبينه - الملازم ماك كريستال - كان على الطريق 18 اثناء مسيرة 25 ميل كان قد تسلط علي لمدة 40 ثانية |
Camilla ile birlikte diğer kuruluşlara bu araç hakkında konuşmak ve konuşma sürecinde yardımcı olmasını anlatmak için gittik, çünkü bazen gerçekten tuhaf konuşmalar oluyor. | TED | نذهب أنا وكاميلا الآن للمنظمات الأخرى للتحدث عن هذه الأداة وكيف بإمكانها أن تساعد في مناقشة والحديث عن مواضيع حساسة، |
Ve etanol hakkında dinlediğiniz önceki konuşma, bana göre, mısırın son zaferidir. Bu -- (alkışlar) mısırın dünyayı ele geçirme planlarının bir parçası. | TED | والحديث الذي سمعتموه باكرا اليوم عن الإثانول لي هو الانتصار الأخير للذرة ضد المنطق السليم إنه جزء من خطة الذرة للسيطرة على العالم |