Gösteri yaptıkları her yerde sadece keder ve zarar bırakırlardı. | Open Subtitles | كانوا يتركون آثاراً من الدمار والحزن أينما كانوا يؤدون عروضهم |
Etkilerini sen de görmüştüm. Ben bunun hüzün ve yalnızlık olduğunu sanmıştım. | Open Subtitles | لاحظت آثاره عليك ما إعتقدته كان الوحدة والحزن |
bu alanlara dokunan acı ve keder tek bir günde oluşmadı. | TED | الألم والحزن المنسوج في هذه المساحات لم يتم إنشاؤه في يوم واحد. |
Alzheimer ve demans hastalıklarında kesinlikle kızgınlık ve hüzün hissediyorsunuz; sürece dahil olan herkes için geçerli. | TED | ولكن الآن مع الإصابة بالزهايمر والعَتَه، فهناك شعور بقدر كبير بالإحباط والحزن لكل المشاركين. |
Zihniniz içerde taşıdığınız acıyı ve kederi ortadan kaldırmaya çalıştığı için kendine karşı savaşır. | Open Subtitles | فعقلكِ في صراعٍ مع نفسه مُحاولاً أن يمحو الألم والحزن اللذين يحملهما بداخله |
Klimatologların ve iklim aktivistlerinin kaygı, üzüntü ve bunalımları yıllardır bildiriliyor. | TED | إن معاناة علماء المناخ ونشطاءه القلق والحزن والاكتئاب تم الإبلاغ عنها على مدار سنين عديدة |
Kendini bitkin hissediyorsan en fiyakalı kıyafetlerini giy | Open Subtitles | "اخلع ملابس يوم الأحد عندما تشعر بالكآبة والحزن" |
Bu utanç, keder ve kendinden nefret etmeyi zihninizden atabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أظنّ أنّ بإستطاعتنا إزالة الشعور بالخزي والحزن وكراهية الذات من نظامك |
Ekspresyonizmin öncüsü, resimleri keder ve endişe içeriklidir. | Open Subtitles | مخترع التعبيرية، من كان يرسم القلق المشوّب بالذنب والحزن |
Ülkemizin yeşil otlarını çağrıştıran bu çayırlarda acı hüzün ve neşeyle. | Open Subtitles | مع الألم والحزن والبهجة سنتذكر وطننا |
Bir hüzün ve güçlülük. | Open Subtitles | والحزن وقوة. |
Onların acı ve keder dolu yakarışları kulaklarımdan hiç gitmedi. | Open Subtitles | لم اتوقف ابداً عن سماع صرخات الأسى والحزن |
Neşe ve hüzün anlarında... Yaşamın şarkılarını yarattık | Open Subtitles | من خلال السعادة والحزن صنعنا أغنية الحياة |
Neşeyi ve kederi beraber paylaştık. | Open Subtitles | إشتركنا في البهجة والحزن |
Ama üzüntü ve özlem hala devam ediyor bu yüzden kararımı verdim. | Open Subtitles | لكن الشوق والحزن مستمر ثم اخيرا اتخذت قرار |
Kendini bitkin hissediyorsan en fiyakalı kıyafetlerini giy | Open Subtitles | "اخلع ملابس يوم الأحد عندما تشعر بالكآبة والحزن" |
Genç Muhammed kayıp ve acı hakkında öğreneceği daha çok şey vardı. | Open Subtitles | كان محمد الصغير يتعلم الكثير عن الخسارة والحزن |
Seni bu acıdan ve kederden uzak tutmak için. | Open Subtitles | لتجنيبكما الألم والحزن. |
Dünya üzerinde seven ve yas tutan tek varlıklar olmadığımızı bilmekte samimi bir teselli buluyorum. | TED | وقد وجدت الأمر مريحًا حقًا، ووجدته عزاءً، أن أعلم أننا لسنا الكائنات الوحيدة على هذه الأرض التي تشعر بالحب والحزن. |
Bir zamanlar neşe ve mutluluk, ve şimdi acı ve ızdırap. | TED | يعيش حياه سعيدة ومرحة ، وفجأة الألم والحزن. |
Katillerle içli dışlı olmaktan yoruldum ve kurbanlarla ve üzüntü ve acıyla. | Open Subtitles | تعبت من التعامل مع القتلة والضحايا والحزن والألم |