Az sonra, sinemada seks ve şiddet konulu programı izleyeceksiniz. | Open Subtitles | في فقرتنا التالية، تتناول مراسلتنا موضوع الجنس والعنف في الأفلام. |
Az sonra, sinemada seks ve şiddet konulu programı izleyeceksiniz. | Open Subtitles | في فقرتنا التالية، تتناول مراسلتنا موضوع الجنس والعنف في الأفلام. |
150 yıllık acı şiddet ve korku bu duvarların içine sinmiş. | Open Subtitles | مائة وخمسون عاماً من الآلم والعنف والخوف حصلت بين هذه الجدران |
Her biri çığlık, şiddet ve ümitsizlik içeriyor. Yani bana biraz boşluk bıraksanız? | Open Subtitles | كل واحدةٍ منها تصرخ من الألم والعنف واليأس فماذا عن منحني راحة صغيرة؟ |
Hepimiz bu hareketin bir parçasıydık. Daha iyi bir dünyanın bir adım ötede olduğuna, nefretten, şiddetten ve önyargıdan bağımsız bir dünyanın doğuşuna şahit olacağımıza inanıyorduk. | TED | شعرنا جميعا أننا كنا جزءا منه، أن عالم أفضل الحق قاب قوسين، أن كنا نراقب مولد عالم خال من الكراهية، والعنف والتعصب. |
Milyonlarca genç, istismar taciz ve şiddetle karşılaşıyor. | TED | مئات الملايين من الشباب يتعرضون للاستغلال الإساءة والعنف. |
Gençlik ve şiddetin bu ülkede bir numaralı katil olmasının elbette bir sebebi var. | TED | هناك سبب يجعل من الشباب والعنف القتلة الأوائل في هذا البلد. |
ya da şiddet gören kadın ve çocukları korumak için ülke genelinde 100 merkez kurulmuş. | TED | النساء والأطفال الذين إما أنهم في خطر كبير من الاعتداء والعنف أو أنهم قد تعرَضوا للعنف. |
Kısaca bakalım. Ve bu tarz bir şartlar seti teknoloji üretmeli uzaklığı, değerleri ve şiddeti ele alan bir teknoloji. | TED | ومثل هذه الحزمة من المواصفات ينبغي أن تنتج التكنلوجيا لمعالجة البُعد، القيّم والعنف. |
Bu rekabetçi ortam sık sık saldırganlığa ve şiddete yol açabiliyor. | Open Subtitles | بالتأكيد هذا النموذج التنافسي يمكن أن يؤدي احياناً إلى العدوان والعنف |
Ülke çapında son birkaç on yıllık süre içinde, mala karşı suç ve şiddet suçları düştükçe işe alınan ve yeni dosya açan savcı sayısı arttı. | TED | خلال العقود الأخيرة، بتراجع معدل جرائم الممتلكات والعنف بالبلاد، ارتفع عدد المدعين العامين والقضايا التي أشرفوا عليها. |
Araştırma sonucunda, eşcinsel karşıtı toplumlardaki eşcinsellerin kalp hastalıkları ve şiddet ve intihar oranlarının yüksek olduğunu ortaya koydu. | TED | وجدت الدراسة أن لدى اللوطيين في المجتمعات المعادية للشذوذ الجنسي معدلات أعلى لأمراض القلب والعنف والانتحار. |
Bazılarının davaları tartışmaya açık, bazıları ise tehdit ve şiddet içeriyor. | TED | بعض هذه القضايا موضوع شك واخرى تشمل التهديد والعنف. |
büyük ulusların küçük ulusların topraklarını aldığından şiddet ve vahşet kullanıldığından söz edecekler. | Open Subtitles | هم فقط سَيَقُولونَ بأنّ الأممِ الكبيرةِ إستعمرت اراضي الأممِ الأصغرِ، استعملت القوة والعنف. |
Otoriter rejimlerin istikrar ve güvenlik anlayışı terorizm, şiddet ve yıkım dışında hiç bir şey yaratamaz. | TED | إن أمن واستقرار الأنظمة المستبدة لا يوجد سوى الإرھاب والعنف والدمار. |
Genellikle dünyanın her yerinde insanların en büyük endişesi iş, şiddet ve sağlık. | TED | المشاكل الثلاثة الكبرى للناس حول العالم هي في العادة الوظائف والعنف والصحة. |
Bana bir insan olarak yaklaştılar ve bu, 20 yıl sürmüş şiddetli tepkilerden, hor görülmeden ve şiddetten daha dönüştürücüydü. | TED | لقد تقرّبوا منّي على أنّني إنسانة، وهذا ما شكّل ذلك التحول على نحو أكبر من عقدين كاملين من الغضب، والتحقير والعنف. |
şiddetten ve silahlardan anlamıyorum, senin anladığın şekilde değil. | Open Subtitles | أنا لا أفهم حقا أي شيء عن الأسلحة والعنف , ليست الطريقة لديك |
Terör ve şiddetle hüküm süren bir azınlık var. | Open Subtitles | لكن أقلية صغيرة تعوقنا عن طريق الإرهاب والعنف |
Bir zamanlar ölüm ve şiddetle dolu bir yerdi. | Open Subtitles | مثل هذا الوادي في الماضي كان هذا الوادي مكاناً حافلاً بالموت والعنف |
Cihadın, güç ve şiddetin dili olarak anlaşılması gerektiğine inanan, genç bir adamdım. | TED | كنت شابًا يؤمن أن الجهاد يُفهم في لغة القوة والعنف. |
Ayrıca da şiddet ve skandal istiyorlar. | Open Subtitles | والعنف ... والعار |
Sizi kontrol etmek için korkuyu ve şiddeti kullanıyor. | Open Subtitles | وعندما يجب أن يموت أحدهم يستخدم الخوف والعنف للتحكم بكم. |
Bu yüzden, bir sonraki filmde, Avrupa'daki bazı genç Müslümanların neden aşırılığa ve şiddete çekildiğini anlamak ve anlatmak istedim. | TED | لذلك، للفيلم المقبل، أردت أن أحاول وأفهم لماذا يتجه بعض الأطفال المسلمون في أوروبا إلى التطرف والعنف. |
Çünkü öfke ve şiddetle beslenen manyağın teki. | Open Subtitles | لانها مجنون الكامل يغذيه الغضب والعنف. |
Zorla evliliklere, namus yüzünden şiddete ve istismara kurban verdiğimiz çocuklar. | TED | نحن نخضع للزواج القسري، والعنف القائم على الشرف وسوء المعاملة. |