İçinde bir boşluk hissiyle, kasvetli ve yalnız yaşamına dönecekti. | Open Subtitles | وستتركه وحده فى فراغ كبير ليعود إلى الكآبة والوحدة الدائمة |
Sevgili, Gaius, kendimi çaresiz ve yalnız hissettiğim için sana koştum ve başka kime güveneceğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | عزيزي, ْ غايوس ْ , عدتُ إليك لأنني أشعر بالضياع والوحدة ولا اعلم من اصدق. |
Sensiz Omaha, son derece soğuk ve yalnız hissettiriyor. | Open Subtitles | وانا بدونك فى اوماها احس بالبرودة والوحدة |
Bu zor imtihanda, sizden sabırlı metanetli ve Birlik içinde olmanızı istiyorum. | Open Subtitles | أطالبهم بالهدوء والثبات، والوحدة في هذا الامتحان، |
Dışarıdaki çoğu insan hayatlarının çoğunda yalnız ve tek başına. | Open Subtitles | ان معظم الناس بالخارج قضوا معظم حياتهم يشعرون بالعزلة والوحدة |
Ama bazen iki insanın kaynaşması için hüzün ve yalnızlık yeterlidir. | Open Subtitles | لكن في بعض الأحيان الحزن والوحدة هو كل ما يتطلبه الأمر |
Moralleri ve birliğin bütünlüğünü bozuyorlar. | Open Subtitles | إنهم يُدمرون الروح المعنوية والوحدة المُتماسكة |
Sosyalizm, liberalizm ve dayanışma gibi sözcükler yalnızca birer sözcük olabilir bunlar dünün dünyasını tanımlıyorlar, yarının değil. | Open Subtitles | شعارات مثل الاشتراكية، الحرية، والوحدة الوطنية قد لاتتعدى كلمات رنانة تصف عالم الامس، لاعالم الغد |
emekliye sevkedildi. Gelecek 42 yıl boyunca, kabuslar, toplum içerisinde aşırı kaygı, yalnızlık ve depresyon yaşadı. | TED | وعلى مدى 42 عامًا، عانى من الكوابيس، والقلق الشديد في الأماكن العامة. والوحدة والإكتئاب. |
Ama seni üzmeyeceğime ve yalnız bırakmayacağıma ve diğer bütün üzüntülerden uzak tutacağıma söz veriyorum. | Open Subtitles | لكن اعدك ان احافظ على حياتك خالية من الحزن والوحدة وغيرها من الامور السيئة التي قد تدخل لها. |
Şüphesiz, burası büyük eski bir yer, ama itiraf etmeliyim ki kışları biraz iç karartıcı ve yalnız geçer. | Open Subtitles | حتى تكوني متأكدة، هذا منزل عتيق فاخر، لكن يجب أن أقرّ بأنه أيام الشتاء، يوقع في النفس بعض الوحشة والوحدة. |
Bir kadın kendini umutsuz ve yalnız hissedip kendini öldürdü çünkü onu kimse yardım edecek kadar önemsemiyordu. | Open Subtitles | امرأة شعرت باليأس والوحدة وقتلت نفسها لأن لم يهتم أحد بما فيه الكفاية لمساعدتها |
Üşümüş, aç ve yalnız olan başka kim var biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلمين من يشعر بالبرودة والوحدة والجوع ؟ |
Ama bizi burada bıraktığı gibi soğukta ve yalnız acı çekmeyi hak ediyor. | Open Subtitles | , لكنه يستحق أن يعاني البرودة والوحدة , مثلما تركنا هنا |
Kendini çok hassas ve yalnız hissettiğini biliyorum ama değilsin. | Open Subtitles | أعرف أنكِ تشعرين بالضعف والوحدة الآن لكنكِ لستِ كذلك |
Sosyal güvenlik, adil kaynak dağılımı ve Birlik üzerine kurulu bir Danimarka için vizyonumuz. | Open Subtitles | رؤيتنا للدنمارك المبنية على الرفاهية الاجتماعية والتوزيع العادل للموارد والوحدة الوطنية |
Sen ve Birlik 13 hariç, yollarınız kesişti yedi yıl önce rehine kurtarmadaki uzman rollerinde değil mi? | Open Subtitles | ما عدا انت والوحدة 13 تقاطعت اهدافكم أليس كذلك؟ |
- ve Birlik çıldırmadan. | Open Subtitles | والوحدة كلها جنت |
Annesi nasıl yardımcı olacağını bilmediği ve kızının ihtiyaç duyduğu desteği alamadığını gördüğü için çaresiz, yalnız ve bunalmış hissediyordu. | TED | شعرت أمها باليأس والهزيمة التامة والوحدة لأنها علمت أن ابنتها لم تكن تتلقى الدعم الذي تحتاجه، ولم تعرف طريقة لمساعدتها. |
Hayat akla gelen her standarda göre nesnel olarak daha iyi olsa da daha çok insan umutsuz, yalnız ve mutsuz hissediyor. | TED | على الرغم من أن الحياة تتحسن بشكل مذهل على كل معيار يمكن تصوره، المزيد من الناس يشعرون باليأس الكآبة والوحدة |
Sessizlik ve yalnızlık çözülemez bir örtü gibi etrafımı kuşatıyor. | Open Subtitles | الصمت والوحدة تحيطنى كما لو كانت خمار لا يخترق |
Bunlar, korku ve yalnızlık yüzünden olanlardan farklıydı. | Open Subtitles | هذه إختلفت عن أولئك مملوءة بالخوف والوحدة |
Rütben ve birliğin? | Open Subtitles | المرتبة والوحدة ؟ |
Şimdi beraberlik ve dayanışma vaktidir! | Open Subtitles | الآن هو الوقت المناسب ل الأخوة والوحدة! |
Aylar süren soyutlanma bende; korku, yalnızlık ve hayal kırıklığı doğurdu. | TED | وشهور من العزلة عزَّزَت من مشاعر الخوف والوحدة والإحباط. |