Ve eminim hatırlayacaktır. Ve eminim akşam yemeği yemek isteyecektir. | Open Subtitles | وبالطبع هو يتذكر ذلك ويريد أن يحتفل بتناول وجبة العشاء. |
Çünkü çocuklarının çoğu eve gittiğinde akşam yemeği yemiyordu. | TED | حسنًا، لأنه لا يقدمُ لأطفالها وجبة العشاء عندما يذهبون للمنازل. |
Diyelim ki siz bir ebeveynsiniz ve akşam yemeği hazırlamak için kesintisiz 25 dakikaya ihtiyacınız var. | TED | دعنا نقول أن أحدكم من أولياء الأمور، ويحتاجُ إلى 25 دقيقة من الوقت دون انقطاع لتحضير وجبة العشاء. |
Eve fakir Portekizli kız arkadaşını akşam yemeğine getirmek aileni biraz tartaklamak. | Open Subtitles | تدعو إلى المنزل صديقتك البرتغالية الفقيرة لتناول وجبة العشاء وإثارة غضب العائلة قليلا. |
Yeni iş ortağınız elinizi sıkabilir, sizinle kutlama yapabilir, yemeğe çıkabilir ve sonra bir kızgınlık ifadesi sergileyebilir. | TED | شريكك الجديد ربما يصافحك، يحتفل، يذهب معك إلى الخارج لتناول وجبة العشاء ومن ثم يظهر منه تعبير عن الغضب. |
Belki yemekte konuşabiliriz. | Open Subtitles | لعلّنا نستطيع الحديث عن ذلك عند وجبة العشاء |
Yemekten sonra gelip teyzenizin kaza geçirdiğini ve hastanede olduğunu söylerim. | Open Subtitles | بعد وجبة العشاء سأُقدم برسالة من المستشفى حيث ترقد عمتك بعد تعرضها لحادث |
Her akşam yemeğinde karşımda oturan adama ne oldu? | Open Subtitles | تعال , مهما حدث لذلك الزر من سيجلس أمامى فى وجبة العشاء كل ليلة؟ |
Birlikte yemek yiyelim. | Open Subtitles | لتناول وجبة العشاء معاً |
Bugün 233. Gün. Sadece akşam yemeği yediğim. | TED | اليوم هو اليوم رقم 233 الذي أتناول فيه وجبة العشاء فقط. |
En yoğun olduğumuz sezon. Fiyatlarımıza her zaman akşam yemeği ve kahvaltı dâhildir. | Open Subtitles | موسم الذروة ، الثمن يشمل وجبة العشاء ووجبة الإفطار |
Aslında, akşam yemeği derken, hafif bir yemeği kastettim. | Open Subtitles | لذا للتوضيح هنا، العشاء الذي أقصده هو وجبة العشاء |
Aynı gün, eski erkek arkadaşım çağırdı ve akşam yemeği için ısrar etti. Tahmin et nereye götürdü beni. | Open Subtitles | بنفس اليوم إتصل بي صديقي القديم وأصر أن يدعوني الى وجبة العشاء, توقعوا أين دعاني ؟ |
İnsanların akşam yemeği için şarkı söylediklerini duymuştum, ve benim de, sosis ve yumurtalar için söylediğim söylenebilirdi. | Open Subtitles | سمعت عن اناس يغنون من أجل أن يحصلو على وجبة العشاء و اعتقد بأنني كنت أغني من أجل لحمي والبطاطس ايضاً |
16 yaşındaydım. Annem akşam yemeğine gecikmişti. | Open Subtitles | كنت في 16 من العمر أمّي تأخرت عن وجبة العشاء |
Jae In abla yarınki akşam yemeğine katılabilir değil mi? | Open Subtitles | لامانع من ان تشاركنا اختي جاي ان وجبة العشاء غدا ً .اليس كذلك |
Ama iki dakika sonra bir yere varamayacağını anladım ve onunla yemeğe çıkmayacağım için rahatlamıştım. | TED | ولكن بعد دقيقتين، أستطيع أن أقول بأنه لن يحصل شيء وشعرت بالارتياح لعدم تناول وجبة العشاء معه. |
Akademi sınıfımızın tekrar bir araya gelişine katılmak istedim ama sonra yemekte mavi kıyafetle nasıl sıska göründüğümü hatırladım. | Open Subtitles | أستمر بقصد حضور لم شمل دفعة أكاديميتنا وأتذكر كيف كنت كئيبا في لباس وجبة العشاء |
Hadi gel. Yemekten önce biraz dinlenmek isteyeceğine eminim. | Open Subtitles | هيّا، أنّني متأكّدة بأنكما بحاجة للراحة قبل وجبة العشاء |
Sheridan ailesi. ...akşam yemeğinde çok sayıda meyve ve sebze yedi. | Open Subtitles | عائلة "شيردان" عائلة "شريدان"، تناولوا بعض الفواكة والخضروات في وجبة العشاء |