Yani, en azından daha önce bu işte yalnız değildin. | Open Subtitles | , أقصد , على الأقل سابقاً لم تكوني هكذا وحدكِ |
Bak, bunun çok kötü olduğunu biliyorum, ama eğer arkadaşlarının yalnız gitmene izin vereceğini... sanıyorsan, o zaman delisin demektir. | Open Subtitles | أعلم أنّ الأمور تسير على نحو مُريع و لكن إذا ظننتِ أنّ أصدقائكِ سيدعونكِ تتكبدى العناء وحدكِ فهذه حماقة منكِ |
Babanın nişan partisinden yalnız başına davayı kutlamana izin veremem. | Open Subtitles | لن أسمح لكِ بالإحتفال بقضيتكِ وحدكِ في حفل خطوبة والدكِ. |
Sadece gerektiğinde çocuk odasına girme imkânın olacak ama tek başına değil. | Open Subtitles | لن يُسمح لكِ بدخول الحضانة إلا عند الضرورة ولن تدخلي وحدكِ أبداً |
Seninle ilişkisini bitireceğini söyledi ve seni burada tek başına bırakamadı. | Open Subtitles | إنه سيُنهى الأمور معكِ ، لكنه لا يستطيع تحمل ترككِ وحدكِ |
Kendi başına çocuk büyütmenin nasıl bir şey olduğunu bilirim. | Open Subtitles | أنظري , أنا أعرف كيفية رعاية صبي وحدكِ شاقة |
Burada yalnız başına ölmeyeceksin. Dan ve ben yanındayken öleceksin. | Open Subtitles | أمي أنتِ لن تموتي وحدكِ ستموتين معي أنا ودون هنا |
Madem tehlikeli seni yalnız mı bırakayım? | Open Subtitles | إذاً، إذا كان الأمر خطير، فيجب عليّ أن أترككِ وحدكِ |
Tatlım, bu akşam sinemaya yalnız gideceksin değil mi? | Open Subtitles | عزيزتي، ستذهبين لقاعة السينما وحدكِ الليلة، صحيح؟ |
Tanrım, su sıçratıp durmayı kes. Bu hücrede yalnız değilsin, hatırladın mı? | Open Subtitles | يا إلهي، توقفي عن التلاعب بالماء تذكري بأنكِ لست وحدكِ في هذه الزنزانة |
Madem bu kadar tehlikeliyim, neden seni benimle yalnız bıraktı? | Open Subtitles | .. حسناً ، إن كنت خطراً جداً لماذا هي تركتكِ وحدكِ معي ؟ |
Tamam, ama demek istediğim, bunu yalnız yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لكن ما احاول قوله انه لا يجب ان تفعلي ذلك وحدكِ |
Otuz saniye seni yalnız bırakıyorum, benden gencini buluyorsun. | Open Subtitles | تركتكِ وحدكِ لحظة لأجدكِ تهربي مع شاب صغير |
Ama tek başına kalınca günlerden ne bilmeyince etrafta suçlayacak bir tek kendin kalıyorsun. | Open Subtitles | لكن عندما تكوني وحدكِ ولا تعلمي ما هذا اليوم لا يوجد أحد تلوميه سواكِ |
Başka birini yollarlar. Bunu tek başına yapmamalısın. | Open Subtitles | يمكنهم أن يرسلوا شخصاً آخر لا يجب أن تفعلي هذا وحدكِ |
tek başına halletmen gerektiğine dair verdiğin vaazdan sonra ve ben benimle kalmanı teklif ettikten sonra mı? | Open Subtitles | لن ينتقل معنا بعد كل ذلك الخطاب عن إرادتك للمضي وحدكِ وبعد أن عرضت لكِ أن تبقي معي؟ |
Usta'yı tek başına tamamen öldürebilirmişsin. | Open Subtitles | أنكِ وحدكِ من يمكنكِ قتل السيد لننطلق فحسب |
Cidden, tek başına tüm o annelik yükünü taşıyabilecek kadar olgunlaşmış olduğunu farketmemişiz. | Open Subtitles | بجدية، لم ندرك كم أنتِ ناضجة بما يكفي لمواجهة عبء الأمومة وحدكِ |
Tüm yemekleri Kendi başına yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لستِ مضطرة لإعداد هذا الغداء بأكمله وحدكِ |
Bayan Treadwell cuma gecesi, tüm gece boyunca evde tek başınıza mıydınız? | Open Subtitles | هل قضيّتِ مساء ليلة الجمعة بأكلمها وحدكِ ؟ |
Öyleyse şunu hiç unutma yürüdüğün yol sana ait yalnızca sana. | Open Subtitles | إذاًتذكريذلك.. الطريق الذي تسيري به لكِ، وحدكِ. |
Doğruca ormana. Oradan sonra tek başınasın, tamam mı? | Open Subtitles | إلى الغابة مباشرةً بعد ذلك ستكونين وحدكِ ، اتفهمين؟ |
Yanlız gitme. Yanlız olmamalısın. | Open Subtitles | لا تذهبي وحدكِ لا يجب أن تكوني وحيدة |
Kızımı annenden uzaklaştırmama yardım edebilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | وحدكِ قادرةٌ على مساعدتي في إبعادِ ابنتي عن والدتكِ. |