Gerçek anlamda sürdürülebilir ve karbonsuz enerjinin geleceğinde ne var? | TED | ما هو المستقبل لطاقة مستدامة حقاً، وخالية من إنبعاثات الكربون؟ |
Umarım dünyayı umursamayan evrenden vazgeçer, hayatının geri kalanını mutlu ve sorunsuz yaşarsın. | Open Subtitles | أتمنى أن تحصلي على مرحلتك المتهورة وأن تعيشي حياة سعيدة وخالية من المصائب. |
Kral onun açgözlü olmadığını, hırslı ve özgüvenli olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | الملك يرى انه واحدة من أهم الصفات وخالية من الأطماع |
Çocukları hayatta tutmak için olağanüstü önlemler alıyoruz fakat aslında bazen onlara gösterebileceğimiz en büyük merhamet, huzurlu ve ağrısız bir ölüm olabilir. | TED | نذهبُ إلى تدابير غير عادية للحفاظ على حياة الأطفال عندما سيكون العطف الأكبر الذي نعطيه لهم هو نهاية حياة هادئة، وخالية من الألم. |
Sağlam görünen iş kayıtları dışında rahibe kıçı kadar temiz. | Open Subtitles | وبجانب سجلات عمله، التي تبدو شرعيه وخالية من أيّ شيء |
Ticari kavgalardan oldukça uzakta: mesela bizim logolarımızı, markalarımızı yada isimlerimizi göremezsiniz, ve bu yüzden de herşeye fiziksel olarak tetiktesinizdir. | TED | إنها هادئة وخالية من الثقافة التجارية لا ترى فيها الشعارات والعلامات والتجارية والأسماء لذلك تتنبه للأشياء مادياً |
Ama çok küçük. ve külotum içinde değil. | Open Subtitles | لا، ولكن أنها صغيرة جدا وخالية من اللباس الداخلي. |
İçinde turp ve portobello jölesi var. | Open Subtitles | بها توابل حارة وخالية من الألوان الصناعية |
Bu konuyu kapatmayı kabul edersen, bu olayı anılarından silip yerine çok daha hoş ve olaysız bir gecenin anısını yerleştirebiliriz. | Open Subtitles | واستبدالها بذكرى أمسية لطيفة وخالية من الأحداث |
O şey bağımsız ve doğasında borçlanma olmayan bir düzen yaratmaktı. | Open Subtitles | وهو إقامة عملة مستقلة وخالية من الديون بطبيعتها |
Ekşi, serinletici ve yağsız atıştırmalık. | Open Subtitles | انها وجبة خفيفة لاذعه منعشه وخالية من الدسم |
Bu su birikintileri bir balığın yaşayabilmesi için, rekabetten ve yırtıcılardan uzakta, mükemmel bir yer gibi görünüyor. | Open Subtitles | تبدو هذه البركات أنسب مكان ليعيش به السمك. معزولة وخالية من المنافسين والمفترسين. |
İlk bakışta bu dağlar çorak ve yaşamdan yoksun gibi görünüyorlar. | Open Subtitles | للوهلة الأولى ، تبدو هذه الجبال قاحلة وخالية من الحياة |
En son ne zaman böyle rahatlamış ve stressiz hissettiğimi hatırlamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أتذكر آخر مرة شعرت هذه استرخاء وخالية من التوتر. |
Elin, dikkat çekecek derecede pürüzsüz ve kırışık yok. | Open Subtitles | يدك بشكل ملحوظ ناعمة وخالية من التجاعيد. |
Ama okuma-yazma bilmiyor idiyse, ki Müslümanların tezi de bu yöndedir, bu durumda bu tip etkilerin dışında, katışıksızdı ve İslam dininin temellerini oluşturan vahiyler doğrudan Allah'tan gelmekteydi. | Open Subtitles | لكن إذا كان لا يَستطيع أَن يقرأ أو يكتب وقتها تصبح حجة المسلمين نقيه وخالية من اى تأثيرات والوحى الذى شكل قاعدة الدين الجديد الاسلام جاء مباشرة من الله |
İnsansı ve bilinçten tamamen yoksun gözüküyorlar. | Open Subtitles | يبدوا انهم على اشكال ادامية وخالية تماما من الذكاء |
Eminim seks davetlerinin açık ve duygudan yoksun olmasını tercih ederdin. | Open Subtitles | متأكدة أنك تفضل أن تكون من تستدعيها لممارسة الجنس غير معقدة وخالية من المشاعر |
Buğday, nişasta, şeker yok ve ilginç bir şekilde sulu. | Open Subtitles | ، خالية من القمح، خالية من الغلوتين وخالية من السكريات ورطبة بشكلٍ غير متوقع |
O gözetimlerin nasıl acısız ve güvenli sorgulamalar olduğunu hepimiz biliyoruz. | Open Subtitles | نحن جميعا نعرف كيف كانت التحقيقات آمنة وخالية من الألم تحت رعايتك |
Ama organik, temiz ve antibiyotiksiz olduğuna emin ol. | Open Subtitles | في المعدّل المسموح,وخالية من الكيماويات |