- Kapıma kadar gelmişti-- bavulu ve daktilosuyla-- ve bana Tubab nerede, diye sordu ve ben, "İşte burada." dedim. | Open Subtitles | أتت إلى بابي حقيبة وآلة كاتبة وسألت عن توباب وأنا قُلت، هنا |
Polis gelip, bir sürü soru sordu ve sonra anlamaya başladım, buna karıştığımı düşünüyorlardı. | Open Subtitles | وأتت الشرطة وسألت العديد من الأسئلة وببطء لاحظت أنهم يعتقدون بأنني مشتبه بيّ |
Kızınız arayıp iş gezisinden ne zaman döneceğinizi sordu. | Open Subtitles | إتصلت إبنتك وسألت متى ستعود من رحلة العمل |
Albuquerque gazetesi'yle kontak kurarak kağıtlarını beyazlatmak için hangi kimyasalları kullandıklarını sordum. | Open Subtitles | انا مشترك في مجلة البوكركي وسألت ماهو الكميائي الذي يستخدمونه لتبييض الورق. |
Gösterdiğimde ve görüntü biter bitmez ne düşündüklerini, akıllarında ne kaldığını sorduğumda, fikir değiştirdiler. | TED | وسألت مباشرة بعد انتهاء عرضها، عن رأيهم فيها، وعن اللقطات التي علقت بأذهانهم، غيروها. |
Ya tekrar içeri gelip partiyi sorarsa? | Open Subtitles | ماذا لو انها رجعت وسألت عن الحفلة ماذا سنفعل |
Bir keresinde hanım efendiye sormuştum Sanjana ve Anjana'nın oyun odası olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وسألت السيدة ذات مرة فقالت ان هذه غرفة لعب انجانا وسانجانا |
Bugün hastaneye uğradı, kendini görüştüğüm adama tanıttı ve ona evlenecek adam olup olmadığını sordu. | Open Subtitles | حسنا,اليوم مرت بالمشفي قدمت نفسها للرجل الذي اواعده وسألت إذا كان محب للزواج |
demedi. Nefesimi toparlayabilmem için zaman verdi ve "Ne oldu?" diye sordu. | TED | أعطتني دقيقة لألتقط أنفاسي، وسألت: "ماذا جرى؟" |
Ve konuşmacıya bir soru sordu: "Siz burada yaşamak ister miydiniz?" | TED | وسألت المُقدم: "هل تقبل العيش بإحداها؟" |
O kaybolmuştu, bana yönü sordu. | Open Subtitles | وقد كانت تائة، وسألت عن الطريق |
Polisler zaten buraya gelip sorular sordu. | Open Subtitles | الشرطة اتت الى هنا وسألت هذه الاسئلة |
Onu ikna edip etmeyeceğimizi sordu. | Open Subtitles | وسألت إذا كنا قد ستعمل طريقنا معها. - EW! |
Sinemada Won Bin*in posterini gördü ve kim olduğunu sordu. [*Koreli Aktör] | Open Subtitles | لقد رأت بوستراً لـ وون بين* في السينما وسألت من هذا [*ممثل كوري] |
Ateşe yollaman için tek bir olumsuzluk sordu. | Open Subtitles | وسألت السلبية تريد رمي في النار. |
Böylece birden bu mücadeleye daldım, ve dört soru sordum. | TED | لذا أقحمتُ نفسي في هذا النضال، وسألت أربعة أسئلة. |
Tamam mı? Ve bu üç buçuk milyar doları kimin aldığını sordum. | TED | حسنا؟ وسألت السؤال، من هم الذين حصلوا على تلك الثلاثة ونصف مليار دولار؟ |
Ve şu soruyu sordum, "Bu olay hakkında ne yapıyorsunuz?" | TED | وسألت السؤال، ماذا تفعلون حيال ذلك الأمر؟ |
Kimin evi olduğunu sorduğumda, yaşlı kadın, "O, Manderley'dir," demişti. | Open Subtitles | وسألت منزل من هذا "والسيدة العجوز أجابت "تلك ماندرلاى |
Kimin evi olduğunu sorduğumda, yaşlı kadın, "O, Manderley'dir," demişti. | Open Subtitles | وسألت منزل من هذا "والسيدة العجوز أجابت "تلك ماندرلاى |
Anneanneme onun da protezleri diye sorduğumda dedem "Keşke" dedi. | Open Subtitles | قامت بالزرع وسألت جدتي إن كان لديها هذا ، فرد جدي وقال "أتمنى هذا" |
Ya geri gelir de parti hakkında bana soru sorarsa? | Open Subtitles | ماذا لو رجعت وسألت عن الحفلة ؟ |
Onu durdurup adres sormuştum, ve hemen sonra, vuruldu. | Open Subtitles | لقد توقفت وسألت ذلك الرجل عن اتجاهات وقد .. تم اطلاق النار عليه |