"وسمح" - Translation from Arabic to Turkish

    • izin verdi
        
    • sağladı
        
    • izin vermiş
        
    Ve adam hemen listeyi kontrol etti, adımı buldu ve içeri girmemize izin verdi. TED وبالفعل، تفحص الرجل القائمة المرجعية في نهاية المطاف، ووجد اسمي، وسمح لنا بالدخول.
    - Evet. - Neden? - Ona bütün hikayeyi anlattım ve o da almama izin verdi. Open Subtitles في الواقع, أخبرته القصة بأكملها، وسمح لي بأخذها
    Bu teröristlerin, silah amaçlı sinir gazını ellerine geçirmelerine izin verdi. Open Subtitles وسمح لهؤلاء الارهابيين بأن يضعوا أيديهم على سلاح كيميائي
    Ayrıca adamlarına, kadınlarımız ile eğlenmelerine ve faydalanmalarına izin verdi. Open Subtitles وسمح لرجاله أكثر من اللازم الراحة والاسترخاء مع نسائنا.
    Ve İnternetin gelişi ile oları ortalıktan süpürüp attı, ve hep birimizi birbirimize bağlamamızı sağladı, ve tapılacak gibiydi. TED وثم جاء الانترنت فأزاحهم عن الطريق، وسمح لنا جميعا بالإرتباط معا، وقد كان أمرا ممتازا.
    Ayrıca, mülkünde esrar depolamalarına izin vermiş. Open Subtitles وسمح لهم بخزن المخدرات في ملكيته
    Bir keresinde benimle flört etmişti, kendisine dokunmama izin verdi. Pek bir şey yok diyebilirim! Open Subtitles فقد غازلني مرّة وسمح لي بلمسه، ما عنده شيء كثير
    Onunla sonbaharda tanıştım. Onunla kalıp, çalışmama izin verdi. Open Subtitles التقيتً بهِ في الخريف وسمح ليّ بالعمل معهُ
    Ama hakkını vermem lazım, evin dışında ne istersem yememe izin verdi. Open Subtitles بل وافق وسمح لي بتناول الطعام ما أردت خارج المنزل
    O dünyamızı kendi bilinçaltında yarattı ve seçilmiş olanların kendi dünyalarını yaratmalarına izin verdi. Open Subtitles خلق العالم فى اللاوعى وسمح للمختارين ان يخلقوا عالمهم ايضا
    Albay Saito, Binbaşı Clipton ve hastalarla beraber kalmama izin verdi sizlere birkaç gün içinde katılacağız. Open Subtitles كولونيل سايتو ... قد تكرم وسمح لى بالبقاء هنا مع الرائد كليبتون ... والرجال المرضى وسف نلحق بكم فى خلال بضعة أيام
    Evet, Başkan Royce devam eden davadan haberdardı ve bizim müdahalemizi geciktirmemize izin verdi. Open Subtitles صحيح ، المحافظ كان على علمٍ ... بالقضيّة الجارية وسمح لنا بتأجيل ردنا بناءًا على ذلك
    Adamlarımdan biri onlara acıdı ve annelerinin cezayı çekmesine izin verdi. Open Subtitles ... أحدرجاليرأى ... أنيعطفعليهموعلى والدتهم . وسمح لها بتحمل العقاب بدلاً عنهم
    Sonunda, hakim "takdir yetkisini" kullandı ve restoran sahibinin ülkede kalmasına izin verdi, yalnızca sosyal çevreyi göz önüne aldıkları için. TED في النهاية، مارس القاضي ما يسمى "القضاء التقديري" وسمح له بالبقاء في البلاد، لأنهم فقط أخذوا بعين الاعتبار الرابط الاجتماعي.
    - O senin kullanmana izin verdi mi? Open Subtitles ــ وسمح لك بأن تقودها؟
    Joe kuralları çiğneyip onda kalmama izin verdi. Open Subtitles لذا كسر (جو) القواعد، وسمح لي بالمبيت معهم
    Yanında yatmama izin verdi. Open Subtitles وسمح لي بالبقاء
    Ona elle muamele çekmene izin verdi mi? Open Subtitles وسمح لك أن تستمنيه يدوياً؟
    Suçluya arabasını verip kaçmasını sağladı. Open Subtitles اعطى مفاتيح سيارته لذلك المجرم وسمح له بالإختفاء
    Ve onlara kendi mülkünde uyuşturucu madde mağazası için izin vermiş. Open Subtitles وسمح لهم بخزن المخدرات في ملكيته

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more