"وفقط" - Translation from Arabic to Turkish

    • sadece
        
    • Ancak
        
    • diye
        
    • Ayrıca
        
    • tek
        
    • ve yalnızca
        
    İnsanlar sadece ama sadece 3 şeyi önemsiyorlar: fiyat, fiyat, fiyat. TED إنهم يهتمون فقط بثلاثة أشياء وفقط ثلاثة أشياء: السعر، السعر، السعر.
    Kapıyı sadece Seçilmiş açabilir ve kapı sadece o pencere sırasında açılabilir. Open Subtitles المختار فقط يستطيع فتح الباب وفقط خلال هذه الفترة يمكن فتح الباب
    İçimde bir adam var ve Ancak o çıktığında acı çekmeden yürüyebileceğim. Open Subtitles لذلك الرجل بداخلي وفقط عندما يخرج أخيراً أيمكنني التحدث بحرية عن الألم
    Akşaptaki her bir lifin kendi varolma nedeni ve işlevi vardır. Ve Ancak aralarındaki uyum ve işbirliği yoluyla muhteşem yay oluşur. TED كل ليف من ألياف الخشب له سبب و وظيفة خاصة به وفقط من خلال التعاون والانسجام فيما بينها ويتشكل القوس العظيم
    - Bir müşteri görevi zor buldu diye onu değiştiremez. Open Subtitles وفقط بسبب أن العميل يجد مهمةً لايعني أنه يمكنه تغييرها
    Amerikalıların yalnızca %32'si komşularına güveniyor, Ayrıca sadece %18'i milenyum kuşağından. TED اثنان وثلاثون بالمئة من الأمريكيين فقط يثقون بجيرانهم، وفقط ثمانية عشر بالمئة من جيل الألفية.
    Birçok nitelikli aday ve tek bir kişilik yer olduğunu biliyoruz. Open Subtitles نَعْرفُ ذلك بالعديد من الكفوءِ مُقَدمو الطلبات وفقط موقع واحد يَفْتحُ
    Mekandan sadece 200 metre ileride bir kaza vuku buldu. Open Subtitles وفقط 200 متر بعيدا عن المكان، كان هناك حادثة سيارات.
    Birkaç kişi. Kendi dışında sadece iki tanesi gerçek savaşçı. Open Subtitles بضعة واحدة , وفقط أثنين من المقاتلين الحقيقين بجانب نفسه
    Her neyse, bir süredir buralarda değildi, ve sadece son zamanlarda... Open Subtitles على العموم, لم يعد موجودا في الجوار منذ فترة وفقط مؤخرا
    Bu kadar doktor içinden sadece üçünüz mü ayakta kaldı? Open Subtitles حسنا, هذا القدر من الأطباء, وفقط ثلاثة منكم استطعتم القدوم؟
    Adamın kaşı yoktu ve sağ elinde sadece dört parmağı vardı. Open Subtitles لم يكن لديه حاجبان، وفقط لديه أربعة أصابع في يده اليمنى
    ABD'de neredeyse 5,000 üniversite var Ancak sadece yirmi milyon öğrenci kayıtlı. TED لا يوجد سوى 5000 منهم في الولايات المتحدة وفقط 20 مليون طالب مسجلين.
    Ve Ancak kanıtlar ile hakikat ötesi dünyadan hakikat yanlısı dünyaya ilerleyebiliriz. TED وفقط مع الأدلة نستطيع أن ننتقل من عالم ما وراء الحقيقة إلى عالم سابق لأوانه.
    Ve işte Ancak o zaman, matematiksel yapıyı ortaya atıyoruz. TED وحينئد وفقط حينئذ نطرح هذا الهيكل الرياضي
    Kendisi için yaşamıştır ve insanlığın şeref tacı olan şeyleri Ancak kendisi için yaşamakla başarmıştır. Open Subtitles لقد عاش لنفسه وفقط بحياته لنفسه كان قادراً على أنجاز الأشياء التى هى مجد الجنس البشرى
    Bir taraf olabildiğine uzun, diğer taraf inanılmaz küçük ve Ancak bir aradalarken bir bütün olabilmişler. Open Subtitles احد الجانبين طوال القامة جدا والجانب الاخر صغار جدا وفقط معا يستطيعان ان يملكا رؤية كاملة للعالم
    Bilesiniz diye söylüyorum Barry'yi terk etmesinin sebebi de frengi olması değildi. Open Subtitles وفقط للعلم انها لم تهرب من بارى لانها مريضه بالزهرى
    Ve sırf sen müzeleri sıkıcı, araba parçalamayı eğlenceli diye düşünmende bunu gerçek yapmıyor. Open Subtitles وفقط تعتقد أن المتاحف مملة وحلبات سباق التصادم ممتعة ، لا يجعلها صحيحة أيضاً
    Ayrıca Marney bütün mekâna büyü yapmış. Bakın şimdi. Open Subtitles وفقط حتى تعلموا، مارني وضعت تعويذة على المكان كله شاهدوا هذا
    Ayrıca o kızla beraber hiçbir şey yapmak istemiyorum. Open Subtitles وفقط كما تعرف لا أريد أي شيء يتعلق بهذه الفتاة
    - Umuyorum ki bu tek ve son gafil avlayan sorunuz olur. Open Subtitles حقاً أَتمنّى أن ما حدث سيكون آخر مرة وفقط الأسئلة المتفق عليها
    sokak faresi olarak doğdun,sokak faresi olarak öleceksin, ve yalnızca bitlerin seni anacaklar. Open Subtitles لقد ولدت كـ جرذ شوارع وستموت كـ جرذ شوارع وفقط القمل سيحزن عليك

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more